Powered By Blogger

27 Haziran 2018 Çarşamba

Bizans Altınları - David Gibbins

Bu kitabı yıllar önce Çeşme'den almışım (kapağında not yazmışım) ama yıllardır okunmadan beklemiş. Bu aralar kitaplarımı dağıtmaya karar verdiğim için okumadığım kitapları ayırırken bu kitabı da fark ettim ve okumaya karar verdim. David Gibbins'in adını daha önce duymuştum, Atlantis kitabı çok sevilen ve okunan kitaplar arasındaydı, ancak ben Bizans Altınları'ndan çok memnun olduğumu söyleyemem. Ortalama bir kurgu & akıcılıktan uzak bir anlatımı vardı, ayrıca kitabın arkasında yer alan tanıtım yazısı da kitabın hikayesi konusunda yanıltıcıydı. Arkasındaki tanıtım yazısını okuyunca kitaptaki hikayenin İstanbul'da geçtiğine dair bir algı oluşsa da aslında yalnızca tüm hikayenin başlangıcı İstanbul'da geçmektedir. Tarihçi ve arkeolog Jack Howard, İstanbul'da Haliç (Altın Boynuz)'a yaptığı dalışlar ile VI. Haçlı Seferi'nde Bizans'ın elinde bulunan İstanbul yağmalanırken Haliç'e atıldığını tahmin ettiği Menora'ya dair bir iz aramaktadır. Menora Yahudiler'in Kudüs Tapınağı'ndan Hristiyanlar tarafından çalınmış paha biçilemeyen yedi kollu altın şamdanıdır. Howard'ın İstanbul dalışı sırasında İngiltere'de manastır kütüphanelerinin birinin dehlizlerinde tarihçi Maria de Montijo ve öğrencisi tarafından, Michelgard (İstanbul) hazinelerinin Viking diyarında olduğuna dair bir harita keşfedilir. Bir şekilde bir araya gelen ekip, Menora'yı ararken ortaya Roma İmparatorluğu'nun yıkılışından Vikinglere, Kuzey buz denizinden Mayalara ve Nazilere uzanan bir hikaye çıkar.

David Gibbins kitapta pek çoık bilgi vermek istemiş, IV. Haçlı Seferinden Viking savaşçıcı Harald Sigurdsson'a, İskandinav efsanelerinden félag üyeliğine (bir çeşit tarikat), Nazi'lerden Meksika'daki Mayalar'a kadar pek çok tarihi olaya değinmiş. Yazarın kendisi entelektüel seviyesi yüksek bir tarihçi olabilir ancak tarihten esinlenilmiş bir macera kitabı okurken yalnızca bir konuya detaylı odaklanılmasını tercih ederdim. Zira çok fazla olay ve mekan olduğu için hem kitabı okumak ve dikkatimi vermek zor oldu, hem de kitap bitince aklımda çok az bilgi kaldı. Kitabın ana konusu Menora hakkında dahi tatmin edici bir bilgi edindiğim söylenemez. Bu nedenle özel olan Dan Brown tarzında yazarlara ilginiz yok ise, bu kitabı tavsiye etmiyorum.

"Ganimetler genellikle gelişigüzel kümeler halinde taşındı; fakat hepsinden fazla göze çarpanlar Kudüs Tapınağı'ndan ele geçirilenlerdi. Bunlar, her santimetrekaresinden büyük bir ustalık fışkıran altın bir masa ile yine altından yapılmış, ama gündelik hayatımızda kullandıklarımızdan çok değişik bir şamdandı. ... Zafer kutlamaları son buldu ve en sağlam yapıları kurmuş olan Roma İmrapatorluğu'nun son imparatoru Vespasian, bir barış tapınağı dikmeye karar verdi. ... Vespasian Kudüs Tapınağı'ndan getirilen ganimetleri de buraya koydu." (Josephus, Yahudi Savaşı VII)
 

23 Haziran 2018 Cumartesi

Vahşi Kızlar - Ursula K. Le Guin

Daha önce kitapçılarda & sosyal medyada kitaplarına sıkça rastlasam da Ursula K. Le Guin'in (1929 - 2018) herhangi bir kitabını daha önce okumaya fırsatım olmamıştı. Her ne kadar okuyamasam da Le Guin'in kitaplarını özellikle Mülksüzler'i hep merak etmiştim. Yazarın kitaplarını okumaya Vahşi Kızlar ile başlamış oldum. Zaten fantastik edebiyatı çok sevdiğim için yazara hemen ısındım, bu kısa ve çarpıcı hikayesini de çok beğendim. Vahşi Kızlar uzun bir hikaye değil, bu nedenle kitapta hikayenin dışında, yazara ait Okurken Uyanık Kalmak adında bir deneme, şiirleri, Açıksözlü Bir Söyleşi adında bir söyleşi yazısı ve Terry Bisson'la yapılmış samimi bir röportaj yer almaktadır. Vahşi Kızlar, bir kentin çevresinde kırsalda yaşayan ve kentteki savaşçı erkekler tarafından esir alınan yabani kızların hikayesini anlatmaktadır. Şehir'de yaşayan ve kendilerine "Taç Erkekleri" diyen altı savaşçı, kırsal alanda yaşayan ve bataklıktan geçinen göçebe kabileden birkaç köle çocuk yağmalamak için yola çıkar. Toprak insanları adını verdikleri bu insanlar Şehir'de kentin kuralları ile yetiştirilmekte ve büyüdüklerinde yetenekleri çerçevesinde köle olarak satılabilmekte, aralarında güzel olan kızlar ise eş olarak satın alınabilmektedir. Bu hikaye ise kılıç toplumu tarafından yağmalanan iki kız çocuğunun kısa ve hazin hayatlarına odaklanmaktadır.

Le Guin'in enteresan bir kurgusu var, bazı olayları çok hızlı geçerek aradaki boşlukları okuyucunun hayal gücüne bırakmış gibi. Vahşi Kızlar ise kısa olmasına rağmen çok çarpıcı bir dünya sunmaktadır, içinde cinsiyet ayrımcılığı, adalet kavramı ve sınıf ayrımını sorgulatan bir dünya. Hikayenin sonunda yer alan deneme ve söyleşileri ise okuyucuya bambaşka konuları sorgulatmaktadır. Bununla beraber, Le Guin bu eseri ile Nebula ödülünü de kazanmış ve Washington Post tarafından fantezi aleminin kraliçesi ilan edilmiştir. Eğer henüz okumadığınız bir kitap ise, okumanızı tavsiye ederim.

"Vahşi kızlara kentte nasıl yaşanacağını öğretme işini Nata üstlendi ve görevini içtenlikle yaptı. Kuralları öğretti, neye inanıldığını öğretti. Kurallar adalet içermediğinden adaleti öğretmedi."

6 Haziran 2018 Çarşamba

Biz - Yevgeni Zamyatin

Daha önce okuduğum distopya romanları burada paylaşmıştım, neredeyse hepsine ilham olan kitabın Biz olduğunu öğrenince en kısa sürede bu kitabı da edinip okudum.

Yazının girişinde de bahsettiğim gibi Zamyatin'in bu kitabı Aldous Huxley'in Cesur Yeni Dünya ve George Orwell'in 1984 eserlerine hem öncü hem de ilham kaynağı olmuştur. Hatta bu konuda 1946 yılında Orwell bir makale yazarak Huxley'i eleştirmiştir ancak bana sorarsanız Orwell'in kendi distopyasını anlatırken Zamyatin'den "esinlenmesi" daha fazladır. Üç kitabın da ortak noktası totaliter rejim/diktatörlük ve makineleşmiş radikal toplumu tüm olumsuz yönleriyle sunmasıdır.