Bilenler bilir, Türk Hukuku bu adama çok şey borçludur! Prof. Dr. Ernest Hirş 1933 yılında Almanya'daki anti-semitist hareketler sonucu Tükiye'ye iltica etmiş ve İstanbul Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültelerinde yıllarca (20 yıl) ders vererek başarılı hukukçular yetiştirmiştir. Türkiye'de ders verdiği dönemde pek çok kanunun kodifikasyonunda yardımı olmuş, özellikle kendi çalışma alanı olan Ticaret Hukuku, Fikri ve Sınai Haklar ve hukuk felsefesi gibi konularda Türk hukukuna değerli katkılarda bulunmuştur. 1944 yılında ilk baskısı yapılan "Pratik Hukukta Metot" kitabı, stajyer avukatlığım sırasında bir avukatın mutlaka okuması gereken kitap olarak bana önerildi ve ben de okudum (sizi şaşırtmadım) :). Kitapta değerli hocamız Hirş'in anılarının da bulunması ve akıcı üslubu kitabı sıkıcılıktan uzaklaştırıyor (okumak isteyenler korkmadın yani, bildiğiniz hukuk kitaplarından değil). Zaten Hirş'in ilk sözü hukukçu olmayanlara: "Hukuki bir uyuşmazlık karşısında kalınca, yapacağımız ilk iş, bir hukukçuya başvurarak fikrini sormak ve uyuşmazlığın çözümünü istemektir." Ama hemen arkasından "Hukukçu hemen cevap veremeyecektir." diyerek biz hukukçuları korumaya çalışmıştır :). Neden hemen cevap veremeyecektir hukukçu? "Çünkü hukukçunun cevap verebilmesi için uyuşmazlığın mahiyeti ve nedenini saptayabilmesi gerekir." diyerek ilk atacağımız adımı bize gösteriyor. Buradan çıkaracağımız ders:
- Hukukçunun değeri, bilgi derecesi ile değil, bilgisini uygulama yeteneğiyle ölçülür!
Peki, hukuki sorun nasıl çözümlenir? Bu konuya Hirş'in cevabı çözümlemenin iki yoldan geçtiği yönünde: Biri uyuşmazlığın esasını teşkil eden problemi keşfetmek; diğeri soruna inandırıcı ve mantıki bir cevap vermektir. Ama bir taraftan da akıl veriyor Hirş: "Olayı saptayın ancak kendinize mal edin!" Olay saptandıktan sonra, bir niteleme yapılarak (olaya uyan bir hukuk kuralının varlığını saptamak) bizi neticeye götürecek yolu bulmak. (Yazarın notu: Talep hakkını ve bu hakkın dayandığı esasları tahlil etmeden, nitelemeye girişmeyiniz!).
Peki, Qualis est actio (davanın türü) ? (İddianın dayanabileceği hukuki ilişki saptandı mı? Hirş burada, saptanılmasında zorlanılan hukuki ilişkinin sistemtiğe dökülmesi, yani şema yaparak ilerlenmesi tavsiyesinde bulunuyor.)
- Jura novit curia (Kanun mahkemece bilinir)
- Da mihi factum, dabo tibi jus (Olayı izah et ki, hükmü vereyim).
Yani, iddiade bulunan taraf, olayın maddi olgularını olduğu gibi anlatmalı, talep ve delillerini mahkemeye sunmalı ki, hakim kanaatini oluşturabilsin. "Milletin karakuşi hükümlerden bıktığını, en önemsiz kararın bile bilgi istediğini unutmayınız!" Burada hakime düşen görev, olayı aydınlatarak hükmünü vermektir (yani yasayı olaya uygulamak). Ama burada Hirş'e göre, uyuşmazlık tam olarak kısa ve öz şekilde açıklanmalı, bununla beraber, dış görünüşe önem verilmelidir (Hukukçu dediğin şekilci olur) :). Kitapta buradan sonra anlatılanlar özellikle dava avukatlarını ilgilendiren anlatılardır. Dava yapan meslektaşlarımın, kitabın 14. bölümünde sonrasını dikkatle okumasında fayda var. ancak bu bölümü bir cümleyle özetleyecek olursak şu çıkabilir ortaya: "Fortiter in re, suaviter in modo!" (Konuda güçlü, müdafaada nazik ol!).
Hirş kitabın içinde bir de komik bir anekdottan bahseder (Maximilian Weber'in Hazırcevap isimli kitabından alıntı):
"Ludwing Uhland'ı en çok kızdıran şey, bazı kimselerin özel hayatında hukuki meselelerle kendisini rahatsız etmeleri idi. Bir akşam bir toplantıda, varlıklı, fakat hasis diye ün yapmış bir bayan yanına sokularak, hukuki bir meselesini ballandıra ballandıra anlatır. Uhland'ın rahat bırakılmak istediğini fark eden bayan özür dileyen bir gülümseyişle şöyle der: "Sayın hukukçu, bir soru sormak her halde para ile olmaz, değil mi?" Uhland hemen şu cevabı verir: "Hayır, ama cevabı para ile."
- Hukukçunun değeri, bilgi derecesi ile değil, bilgisini uygulama yeteneğiyle ölçülür!
Peki, hukuki sorun nasıl çözümlenir? Bu konuya Hirş'in cevabı çözümlemenin iki yoldan geçtiği yönünde: Biri uyuşmazlığın esasını teşkil eden problemi keşfetmek; diğeri soruna inandırıcı ve mantıki bir cevap vermektir. Ama bir taraftan da akıl veriyor Hirş: "Olayı saptayın ancak kendinize mal edin!" Olay saptandıktan sonra, bir niteleme yapılarak (olaya uyan bir hukuk kuralının varlığını saptamak) bizi neticeye götürecek yolu bulmak. (Yazarın notu: Talep hakkını ve bu hakkın dayandığı esasları tahlil etmeden, nitelemeye girişmeyiniz!).
Peki, Qualis est actio (davanın türü) ? (İddianın dayanabileceği hukuki ilişki saptandı mı? Hirş burada, saptanılmasında zorlanılan hukuki ilişkinin sistemtiğe dökülmesi, yani şema yaparak ilerlenmesi tavsiyesinde bulunuyor.)
- Jura novit curia (Kanun mahkemece bilinir)
- Da mihi factum, dabo tibi jus (Olayı izah et ki, hükmü vereyim).
Yani, iddiade bulunan taraf, olayın maddi olgularını olduğu gibi anlatmalı, talep ve delillerini mahkemeye sunmalı ki, hakim kanaatini oluşturabilsin. "Milletin karakuşi hükümlerden bıktığını, en önemsiz kararın bile bilgi istediğini unutmayınız!" Burada hakime düşen görev, olayı aydınlatarak hükmünü vermektir (yani yasayı olaya uygulamak). Ama burada Hirş'e göre, uyuşmazlık tam olarak kısa ve öz şekilde açıklanmalı, bununla beraber, dış görünüşe önem verilmelidir (Hukukçu dediğin şekilci olur) :). Kitapta buradan sonra anlatılanlar özellikle dava avukatlarını ilgilendiren anlatılardır. Dava yapan meslektaşlarımın, kitabın 14. bölümünde sonrasını dikkatle okumasında fayda var. ancak bu bölümü bir cümleyle özetleyecek olursak şu çıkabilir ortaya: "Fortiter in re, suaviter in modo!" (Konuda güçlü, müdafaada nazik ol!).
Hirş kitabın içinde bir de komik bir anekdottan bahseder (Maximilian Weber'in Hazırcevap isimli kitabından alıntı):
"Ludwing Uhland'ı en çok kızdıran şey, bazı kimselerin özel hayatında hukuki meselelerle kendisini rahatsız etmeleri idi. Bir akşam bir toplantıda, varlıklı, fakat hasis diye ün yapmış bir bayan yanına sokularak, hukuki bir meselesini ballandıra ballandıra anlatır. Uhland'ın rahat bırakılmak istediğini fark eden bayan özür dileyen bir gülümseyişle şöyle der: "Sayın hukukçu, bir soru sormak her halde para ile olmaz, değil mi?" Uhland hemen şu cevabı verir: "Hayır, ama cevabı para ile."
bu kitabı satın almak istiyorum ne yapabilirim
YanıtlaSilHukuk kitabı satan yerlerde rahatlıkla bulabilirsiniz. Dilerseniz internette satış yapan yayınevlerinde de inceleme yapabilirsiniz.
Sil