Bu kitabı, birkaç gün önce kitabımı iş yerinde unuttuğumu fark edince aldım. Bir arkadaşımı beklemem gerekiyordu ve bu süreyi kitap okuyarak değerlendirmek istediğim için ve eser de çok uzun olmadığından (100 sayfa) tercihimi Stefan Zweig'dan yana kullandım. Kitap mutlu bir evliliği olduğu tahmin edilen iki çocuk annesi bir kadının bir sabah eşini yeni tanıştığı bir adam için terk etmsiyle başlıyor. Monte Carlo yakınlarında olduğunu tahmin ettiğim bir pansiyonda geçen olayda Madam Henriette'nin genç bir Fransız adamla kaçması pansiyonda kalan diğer misafirler için bir anda önemli bir yuvarlak masa tartışmasına dönüşür. Pansiyon sakinlerinin genç bir adamla kaçan kadını adeta taşa tutarak acımasızca eleştirmelerine karşın, olayın anlatıcısı -yazar- bu olayda kadın ile empati kurarak madamı bu küçük topluluğa karşı savunur. Bu hararetli tartışmada yazarın ifadeleri tartışmaya hiç katılmamış olan yaşlı bir İngiliz hanımın -Mrs. C.- dikkatini çeker ve yazar ile özel olarak görüşme talebini iletir. Bütün gece sürecek olan bu özel görüşmede Mrs. C. yıllar önce başından geçen bir yirmi dört saatin hikayesini yazara anlatır ve yalnızca bir gün de sürse, tutkunun insan hayatını nasıl değiştirdiğini ve bir ömür sürecek şekilde nasıl etkileyebileceğini açıklar. Zweig'in bu eserindeki ruh çözümlemeleri ve karakterlerin derinliği o kadar etkileyicidir ki, bu eseri Freud'un çözümlediği yapıtlar arasında yerini almıştır.
Art arda okuduğum iki kitapta kumar konusunun işlenmesi ve kumarbazların anlatılması ilginç bir tesadüf olsa gerek. Dostoyevski ve Stefan Zweig gibi iki dev yazarı karşılaştırmak istemem ancak daha kısa bir kitap olmasına ve ana konusu "kumar tutkusu" olmamasına rağmen Stefan Zweig; kumar bağımlılığını, kumarın insanın gözünü kör eden tutkusunu ve pişmanlığını daha etkileyici vermiş kanaatimce. Stefan Zweig'in eserini okurken gerçekten empati yapabildiğimi hissettim. Tabi sizi etkilemiş gibi olmayayım, ikisi de önemli eserler, okumanızı tavsiye ederim.
"...görünüşe göre kendilerini 'kolayca baştan çıkarılabilenler'den daha güçlül, daha edepli ve daha temiz hissetmek insanların hoşuna gidiyordu. Şahsen ben, bir kadının içgüdülerinin peşinden özgürce ve tutkuyla gitmesini, bilinen örneklerdeki gibi kocasını onun kollarındayken, gözlerini kapayarak aldatmasından daha dürüstçe buluyordum."
Art arda okuduğum iki kitapta kumar konusunun işlenmesi ve kumarbazların anlatılması ilginç bir tesadüf olsa gerek. Dostoyevski ve Stefan Zweig gibi iki dev yazarı karşılaştırmak istemem ancak daha kısa bir kitap olmasına ve ana konusu "kumar tutkusu" olmamasına rağmen Stefan Zweig; kumar bağımlılığını, kumarın insanın gözünü kör eden tutkusunu ve pişmanlığını daha etkileyici vermiş kanaatimce. Stefan Zweig'in eserini okurken gerçekten empati yapabildiğimi hissettim. Tabi sizi etkilemiş gibi olmayayım, ikisi de önemli eserler, okumanızı tavsiye ederim.
"...görünüşe göre kendilerini 'kolayca baştan çıkarılabilenler'den daha güçlül, daha edepli ve daha temiz hissetmek insanların hoşuna gidiyordu. Şahsen ben, bir kadının içgüdülerinin peşinden özgürce ve tutkuyla gitmesini, bilinen örneklerdeki gibi kocasını onun kollarındayken, gözlerini kapayarak aldatmasından daha dürüstçe buluyordum."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoşgeldiniz :) Yorumlarınız benim için bir kazançtır.