Etgar Keret'in bu kitabı (daha önce Türkçe iki kitabı daha yayınlanmış) Tanrı olmak isteyen bir otobüs şoförünün kısa hikayesi ile başlıyor ve başka kısa ve çarpıcı hikayelerle devam ediyor (yalnızca son hikayesi biraz uzun). Kitabın ön sözünde Etgar Keret'in ülkesinde çok tanınan bir yazar olduğu ve değişik bir dili olmasının yanında öykülerinin kısa filmlere konu olduğu belirtilmektedir. Aslında yazarın gerçekten çok farklı bir tarzı var, hem kara mizah hem de fantastik unsurları pek çok öyküsünde bir arada kullanıyor. Fantastik unsurlar da ilk aklımıza gelen şekilde bir doğaüstücülük değil, daha ziyade hayata "daha farklı açıdan bakmayı tavsiye etme" diyebiliriz. Ben Etgar Keret'in hikayelerinden pek çoğunu beğendim, ama bazıları için keşke biraz daha uzun tutsaydı, detay verseydi veya nasıl sonuçlandı acaba diye düşünmedim değil. Bazı hikayeleri hayatın olağan akışından bir kesit sunulması şeklinde olsa da, çok ilgin. bulduklarım da oldu. Örnek vermek gerekirse, Özbekistan'da cehennemin ağzına inşa edilen bir kasaba ve cehennemden çıkan insanların yüz yılda bir bu kasabaya inerek normal bir gün geçirip geri dönmesi ya da yetenek toplayıcısı ve gofret seven bir iblisin hikayesi ya da kitabın sonunda bulunan ve intihar eden insanların gittiği, dünyada yaşadıkları hayata çok benzer başka bir sıkıcı yaşamın hikayesi. Kitabın günlük hayatımızda bize çok sıkıcı & korkutucu görünen olayları farklı bir bakıştan vermesi ve olayların derininde yer alan ironi etkileyiciydi. Kitap genellikle kısa hikayelerden mevcut olduğu için rahatlıkla okunabiliyor, okumanızı tavsiye ederim. Eğer Alper Canıgüz seviyorsanız bu yazarı da beğeneceksiniz.
Kitabın son hikayesinin uzun olduğundan bahsetmiştim, bu hikaye, Kneller'in Mutlu Kampı, daha önce Bilekkesenler (Wristcutters) adıyla filme çevrilmiş ve gördüğüm kadarıyla oldukça beğenilmiş. Filmi izlemedim ancak hikaye etkileyici olduğu için iyi bir yönetmenle ilginç bir film ortaya çıkarıldığından eminim. İlgisini çekenler için eklemek isterim, yazarın yine aynı tarzda olduğunu duyduğum Nimrod Çıldırışları ve Filistinli yazar Samir El-Youssef ile beraber yazmış olduğu Gazze Blues adında bir kitabını daha Türkiye'de bulabilirsiniz.
"Kötülüğünden değil, çünkü kötülüğün zerresi yoktu bu otobüs şoförünün ruhunda; ideoloji meselesiydi sadece. Bu şoförün ideolojisine göre, geç gelmiş yolcuya kapıyı açmak otuz saniyenin altında bir zaman alsa ve kapıyı açmamak yolcunun hayatından on beş dakika kaybetmesi anlamına gelse bile, açmamak toplumun yararınaydı; çünkü o otuz saniye otobüsteki her yolcu tarafından kaybedilmiş olacaktı." s.7.
Kitabın son hikayesinin uzun olduğundan bahsetmiştim, bu hikaye, Kneller'in Mutlu Kampı, daha önce Bilekkesenler (Wristcutters) adıyla filme çevrilmiş ve gördüğüm kadarıyla oldukça beğenilmiş. Filmi izlemedim ancak hikaye etkileyici olduğu için iyi bir yönetmenle ilginç bir film ortaya çıkarıldığından eminim. İlgisini çekenler için eklemek isterim, yazarın yine aynı tarzda olduğunu duyduğum Nimrod Çıldırışları ve Filistinli yazar Samir El-Youssef ile beraber yazmış olduğu Gazze Blues adında bir kitabını daha Türkiye'de bulabilirsiniz.
"Kötülüğünden değil, çünkü kötülüğün zerresi yoktu bu otobüs şoförünün ruhunda; ideoloji meselesiydi sadece. Bu şoförün ideolojisine göre, geç gelmiş yolcuya kapıyı açmak otuz saniyenin altında bir zaman alsa ve kapıyı açmamak yolcunun hayatından on beş dakika kaybetmesi anlamına gelse bile, açmamak toplumun yararınaydı; çünkü o otuz saniye otobüsteki her yolcu tarafından kaybedilmiş olacaktı." s.7.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoşgeldiniz :) Yorumlarınız benim için bir kazançtır.