Powered By Blogger

7 Temmuz 2014 Pazartesi

Sofie'nin Dünyası - Jostein Gaarder

"Sofie'nin Dünyası" okurları için yapılan bazı eleştirilere katılmıyorum. Zira bu kitap hakkında felsefeden çok az anlayan insanların bu kitabı okuyarak felsefe konusunda sahip olduğu birtakım bilgiyle uğraşmadan bir yere gelmeye çalıştıkları söylenmiş. Diyeceğim şu ki, en azından 600 sayfalık bir kitabı okuyarak özet de olsa felsefe tarihi öğrenmiş o kişiler. Siz ne yaptınız? Diyorsanız ki, "bütün felsefe tarihini ansiklopedilerden araştırmak ve kütüphanelerde sabahlamak suretiyle kronolojik olarak öğrendim" ha o zaman saygım büyük, pardon! Sofie'nin Dünyası'nın roman kahramanı Sofie'nin bir gün posta kutusunda "Kimsin sen?" yazılı imzasız bir kart bulur ve o gün en temel sorularla başlayarak esrarengiz bir felsefe öğretmeninden felsefe tarihini öğrenir. İlkçağlardan ve mitolojilerden başlayan dersler Antik Yunan ve Doğa filozofları ile devam eder. Akabinde, tahmin ettiğiniz üzere, Demokritos, Sokrates, Platon ve Aristoteles'i felsefi akımlar (Helenizm), kültür etkileşimleri (Ortaçağ ve Rönesans), Barok dönem, Descartes, Spinoza, Locke ve Hume izler. Aydınlanma çağı ve Romantik çağ filozoflarından kısaca bahsedildikten sonra (Kant, Hegel, Kierkegaar, Marx) tam olarak filozof denilemese de, en azından düşünür/bilim adamı diyebileceğimiz Darwin, Sartre ve Freud anlatılarak günümüze gelinir. Tabi bu süreçte Sofie kendi hayatına dair ilginç sırlar da keşfedecektir. Roman içinde roman denilebilecek, her yaştan insanı kendi içine çekebilecek türden bir başyapıt, mistik tarihin felsefe taşı...

Oldukça başarılı bulduğum bir kitaptır. Bu başarıyı kitabın kolay okunması veya mükemmel bir kurgusu olması gibi durumlarla destekleyemeyeceğim ancak öyle tahmin ediyorum ki yıllar süren bir araştırmanın ve çalışmanın  ürünüdür. Kitabın insanlar üzerindeki olumlu bir etkisi de, eğer felsefeye ilgi duyuyorsanız, sizi araştırmaya itmesidir (ki ilgi duymayanların kitabı bitirebileceğini pek sanmıyorum). Sağladığı derin bigiler açısında genel kültürünüzü geliştirecek bir kitaptır. Okunmasını tavsiye ediyorum.

Yine de kitaba dair bazı eleştirilerimi belirtmek isterim: Bir tanesi bazı tarihi bilgilerin yanlış verildiği yönünde ki bu normal olabilir zira 1991 yılında yazılmış br kitaptan söz ediyoruz ve 25 yılda bazı tarihi gerçeklerin aslında öyle olmadığı ortaya çıkmış olabilir. İkinci bir husus da, Hristiyanlık ideolojisinden ve bu ideolojinin felsefeye olan ilhamından uzun uzun söz ederken, İslam felsefesinden oldukça az bahsediyor. İslam felsefesi de büyük bir coğrafyayı etkileyen önemli bir ideoloji olduğu için daha fazla bahsedilmesi gerekirdi diye düşünüyorum. Ayrıca "gizemcilikten" (mistisizm) söz ederken "Ben Tanrı'yım"ı anlatması ancak Hallacı Mansur'dan veya "yaradılanı yaradandan ötürü sevmeyi" anlatırken Yunus Emre'den hiç bahsetmemesi veya Mevlana gerçeğinin göz ardı edilmesi de dikkatimi çeken bir nokta.

"İyi bir filozof olabilmek için gereksindiğimiz tek şeyin hayret etme yeteneğimiz olduğunu söylemiş miydim? Eğer söylemediysem şimdi söylüyorum: İyi bir filozof olma için gereksindiğimiz tek şey hayret etme yeteneğimizdir."

4 yorum:

  1. merhaba;
    yazınız gözükmüyor, bu kitap hakkındaki yorumlarınızı merak ediyorum.

    YanıtlaSil
  2. Ben de sizin yorumlarınızı merak ediyorum :)

    YanıtlaSil
  3. yorumlarınızı beğenerek okudum, kitabı da en kısa zaman okuyacağım, teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  4. Tavsiye ediyorum. Filozoflara özgü bir şekilde işin temellerine inin :)

    YanıtlaSil

Hoşgeldiniz :) Yorumlarınız benim için bir kazançtır.