Powered By Blogger

9 Ocak 2014 Perşembe

Cemal Süreya ("Bizim İkinci Yenicilerden")

Bugün Cemal Süreya'nın ölüm yıl dönümü olduğunu öğrendim. Aslında sevdiğim şair/yazarların ölüm yıl dönümlerini takip etmiyorum ancak sosyal medya sağ olsun :). Bir şekilde öğreniyoruz. Cemal Süreya'nın yeri bende ayrı olduğu için ölüm yıl dönümünde ben de yazmak istedim. Herkes gibi adını bir şekilde duysak da, muhtemelen hakkında en çok bilgiyi lisede öğrendik (edebiyat dersleri). Cumhuriyet Dönemi şairlerinden ve ikinci yenici akımında etkilenen şairlerden olduğunu biliyoruz. Ancak benim Cemal Süreya'da en çok dikkatimi çeken, kendine özgü şaşırtıcı söyleyiş biçimiydi. Zaten değişik imge, çağrışım ve soyutlamalarla yeni bir söyleyiş amacında olan ikinci yenici akımının da öncüsüdür kendisi. Bu anlatım benim gözümde şiiri soyutlaştırarak bir resim özelliği kazandırıyor, belki de bu yüzden Cemal Süreya bu kadar ilgimi çeken şairlerden. Cemal Süreya şiirleriyle resim yapıyor. Şöyle ki, ilk okuduğum şiiri adından dolayı olsa gerek "Üvercinka" dır. O zamanlar böyle bir kelimenin var olup olmadığını araştırdığımı anımsıyorum. Elbette ki böyle bir kelime yok, ancak bu kelimenin sende çağrıştırdığı bir anlam var. Üvercinka denildiğinde aklımıza ilk gelen? Benim o zamanlar "Güvercin" gelmişti, hala öyle. Ve bu şekilde Cemal Süreya'nın çağrışımlarla anlamsız bir kelimeden aklımızda bir imge yarattığını fark ettim. Bu kelimelerle resim yapmak değil de nedir? Ve bir daha Cemal Süreya hayatımdan çıkmadı :).

Bugünün anısına Cemal Süreya'nın ölüm için yazdığı bir şiiri tekrar okuyalım:

"Ölüyorum tanrım / Bu da oldu işte
Her ölüm erken ölümdür / Biliyorum tanrım
Ama ayrıca aldığın şu hayat / Fena değildir
Üstü kalsın..."

Bu noktada bir diğer ikinci yenici olan Ülkü Tamer'in Cemal Süreya için yazdığı -adeta bir tablo gibi olan- şiirini de yazmak isterim. Bu şiiri yazmadan önce, Ülkü Tamer'e ilişkin çocukluğumda edindiğim bir izlenimi paylaşayım. Çocukken bir şekilde Ülkü Tamer'in "Alleben Öyküleri" kitabı geçmişti elime (Ben o zamanlar kendisini adından dolayı olsa gerek bayan sanıyordum). Alleben'de yaşayan sıradan insanları anlatan birkaç öykü vardı kitapta. O sıralarda eserin ne kadar iyi olduğunu anlamamış olacağım ki hikayeler pek aklımda kalmamış (tekrar mı okusam?) ancak kitabın kapağını bir türlü unutamıyorum: Genç mi yaşlı mı olduğu anlaşılamayan bir hanımın yağlı boya portresi, saçları gri ama sanki bir genç kız gibi örülmüş, karanlık ama içinde yıldızlar parlayan devasa gözler (var gibi yok gibi sanki sonsuz galaksi gibi)...O kadar uzun zaman geçti ki neler hissettiğimi anımsayamasam da, bu gözleri bir türlü unutamadım. Kimdi acaba o ince yüzlü, iri gözlü, hüzünlü bakışlı narin kız? (Aşık olmuş olabilir miyim :) ? ) Konuyu dağıtmadan, Ülkü Tamer'in şiiri:

Tanrı
Bin birinci gece şariri yarattı,
Bin ikinci gece Cemal'i

Bin üçüncü gece şiir okudu tanrı,
Başa döndü sonra,
Kadını yeniden yarattı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoşgeldiniz :) Yorumlarınız benim için bir kazançtır.