Powered By Blogger

31 Ekim 2016 Pazartesi

Kendi Kitap Listenizi Kendiniz Yapın

İnternette veya sosyal medyada sıklıkla kitap listeleri ile karşılaşıyorum ve merak ettiğim için mutlaka inceliyorum. Eğer yapılmış bir listede yer alan kitapların büyük kısmını okumuşsam mutlu oluyorum veya adını hiç duymadığım bir kitap varsa araştırıyorum. Bu süreçte kendi listemi kendim oluşturmaya karar verdim, amacım yeni yıldan (2017) itibaren başlayarak bir sonraki yıla kadar geçen bir yıllık süreçte okumak için 50 kitap belirlemek ve bu listeye mümkün mertebe uymak (süreyi veya sayıyı azaltmak veya arttırmak listeyi yapan olarak sizin elinizde tabi ki). Uzun vadeli bir plan yaptığım için ne kadar sadık kalacağımı henüz bilmiyorum ancak bu fikir beni heyecanlandırdığı için elimden gelenin en iyisini yapacağım. Bu arada www.bookserf.com da belirli meslek gruplarının önerdikleri (onar kitaplık) kısa listeler mevcut. Bu listelerin bir kısmını (ilgimi çeken meslek grupları çerçevesinde) incelemedim, bazıları hoşuma gitti. Henüz okumadığım onlarda kitap olduğunu da fark ettim. O halde sanırım kendi listemi oluştururken en çok buradan esinleneceğim :). Ben kendi okuduğum kitaplara en yakın olarak Blogger Ceren Şehirlioğlu'nun listesini beğendim ancak merakımı çok cezbettiği için Sanatçı Elif Varol Ergen'in listesini de dikkate alacağım. Bu arada tavsiyeleriniz varsa bu linkin altına da yazabilirsiniz, çok memnun olurum. Sevgiyle kalın!

Yazar, Sanatçı veya Müzisyenlerin listelerini merak edenler için:

25 Ekim 2016 Salı

Loş Ayna - Erhan Bener

Bu kitabı yıllar önce (Aralık 2010 olarak tarih atmışım) Sarıyer'den almışım ancak ne düşünerek aldım veya aldığım tarihte ne yapıyordum hiç anımsamıyorum. Kütüphanemde bulunca okumaya karar verdim. Beni şaşırtan bir diğer husus da yazar Erhan Bener'in 1953 yılından bu yana çok fazla eser yazmış olmasına rağmen (roman, öykü, oyun ve anı-denemeleri mevcut) adını hiç duymamış olmam. Belki de kitabı ilk aldığım tarihte de satın alma motivasyonum bu olmuştur bilemiyorum. Loş Ayna 1960 yılında yayınlanmış ve muhtemelen yayınlandığı tarih itibariyle devrim yaratacak bir konuyu işliyor: Nemfoman bir kadın ve onun çevresindeki erkeklerle ilişkileri. Bu yönüyle farklı bir izlenim uyandırabilir ancak kitap aslında polisiye. Başarılı psikolojik çözümlemeleri olsa da, karakter sayısı az olduğundan katili aramak isterseniz bulmanız zor olmuyor. En önemli karakterlerden birisi nemfoman bir kadın olan Mahide, Mahide'den hoşlanan iki erkek kardeş Savcı Sahir ve üniversite öğrencisi Selçuk, Mahide'den nefret eden ve Selçuk'a ilgi duyan yeğeni İlhan, sinsi arkadaşları Niyazi ve birkaç önemsiz kişi daha. Kitapta olaylar Mahide'nin cinayete kurban gitmesiyle başlıyor, Mahide'nin sır dolu ölümünün ardında ise okuyucunun merakını uyandıran birden fazla şüpheli var. Aslında kitapta çarpıcı birden fazla durum var, öyle ki neredeyse cinayet ve suçluyu arama bile ikinci planda kalıyor.

Kitap tek bir cinayet etrafında kurgulanmış görünse de, tek tek karakterleri de sorgulatıyor diyebiliriz. Özellikle "cinsellik" üzerinde durulan kitapta bu çerçeveden tek tek bireylerin dramlarına ve cinsel bunalımlarına değiniliyor. Dediğim gibi bazı yönleri ile düşündücürü ve cüretkar bir eser, bu nedenle polisiye ve aynı zamanda psikolojik çözümlemeler yapan konular ilginizi çekiyorsa okuyabilirsiniz.

"Hiçbir şey, içi nabız gibi atarken tehdit edici bir titreşimle irileşen, sertleşen, moraran canlı organ gibi olamaz. Bir çeşit tapınma duygusu bu. Kaçması olanaksız. Nereye gitse, nereye saklansa kurtulamıyor. Beyninin kıvrımlarına saklanmış sanki. Unuttuğunu, kurtulduğunu sandığı an, karşısına dikiliyor. Acımasız ve görkemli."

Erhan Bener kitapları hakkında bir inceleme:

Erhan Bener'in hayatı hakkında:

21 Ekim 2016 Cuma

Casus - Paulo Coelho


Paulo Coelho'nun kitaplarını severek okuyorum, ne kadar başarılı bir yazar olduğu ayrı bir tartışma konusu tabi. Bu kitabı kitapçıda tesadüfen gördüm, görür görmez kapağındaki kadın dikkatimi çekti: Mata Hari (gerçek adı Margaretha Zelle, 1876-1917, takma adı Malay dilinde "Şafağın Gözü" anlamına gelmektedir).  Mata Hari lise hazırlık sınıfında bir okuma parçasında adı geçtiği için ilgimi çeken ve hakkında araştırmalar yaptığım bir kadındı, bu nedenle kendisi hakkında yazılmış bu kitabı görür görmez aldım. Paulo Coelho kitabı Mata Hari ve avukatının birbirlerine yazdıkları mektuplar şeklinde yazmış ancak Mata Hari karakterini meydana getirirken çizdiği kadın imajı beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Benim zihnimdeki Mata Hari başarılı bir casus olmasının yanında aşkı ve dansı çok seven ve hırslı bir kadındı. Ancak bu kitaptaki Mata Hari ne yapacağını bilmeyen, mektuplarında yakınmakta başka bir şey yapmayan ve son ana kadar cesur olduğunu iddia etse de biraz korkak bir kadın izlenimi uyandırdı bende. Mata Hari hakkında detaylı bilgiye sahip olmadığımızdan neyin doğru olduğunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz ancak Paulo Coelho'nun kitabı yazarken şahsi mektuplardan, dava dosyalarından ve artık kamuya açılmasında sakınca olmayan gizli kayıtlardan faydalandığını düşünürsek (eserin sonunda yazar detaylı bir kaynakça açıklıyor), yazarın çizdiği karakter daha gerçeğine yakın olmalı. Kitap Mata Hari'nin Fransız idam mangası tarafından idam edilmesiyle başlıyor, daha sonra avukatı ile mektuplaşmasından hayatı hakkında bilgi ediniyoruz. Yazar Mata Hari'nin hayatının detaylarını çok kısa tutmuş (gençliği, evliliği, Java Adası'ndaki yaşamı ve Paris'teki dans kariyeri), daha ziyade mektupta o an (idam cezasını aldığı an) hissettiklerini yazması şeklinde ilerlemiş. Bu nedenle her detay Mata Hari'nin açıklamayı tercih ettiği kadar okuyucuya aktarılmış, bu durum da kitabın gizemini azaltmış.


Yazıma başlarken belirttiğim gibi, ben Paulo Coelho'yu severim ve mümkün mertebe kitaplarını okurum. Casus'dan da memnuniyetsiz olduğumu söyleyemem, yalnızca benim kurguladığım Mata Hari bu değildi diyebilirim. Tarihin (I. Dünya Savaşı) "ajan" olarak damgaladığı bir kadını bu sıfattan çıkarıp aklamaya çalışan bir çizgide ilerlemiş olması dışında bir eleştirim yok. Yazarın birkaç yerde Dreyfus Dava'sına atıf yapması ve Pablo Picasso'dan söz etmesi ilgimi çeken hususlardan bazıları. Aslında Mata Hari çok daha ünlü kişiyle karşılaşıyor ve dost oluyor ancak bu dönem hakkında tarih bilgim az olduğu için bu kişiler hakkında size bilgi veremiyorum. Kitapta beğendiğim bir diğer nokta da sonsöz bölümü ve kaynakçası, yazar kaynakçayı ilgisini çeken okuyucuların dikkatine sunmuş.  Mata Hari'nin hayatının anlatılmayan detayları için: https://en.wikipedia.org/wiki/Mata_Hari


"Yanlış devirde doğmuş bir kadınım ben, hiçbir şey düzeltemez bunu. Gelecekte hatırlanacak mıyım, bilmiyorum ama şayet hatırlanırsam mağdur bir kadın olarak değil, cesur adımlar atmış ve ödemesi gereken bedeli korkmadan ödemiş biri olarak görülmek istiyorum."

18 Ekim 2016 Salı

Faust - Johann Wolfgang von Goethe


Daha önce Goethe'den yalnızca Genç Werther'in Acıları'nı okumuştum. Uzun zaman geçti ancak kitaptaki betimlemeleri ve doğa tasvilerini çok beğendiğimi anımsıyorum. Faust ise hem uzun olduğu hem de çok fazla bilgi & detay içerdiği için olsa gerek, okurken çok sıkıldım. Faust; Alman yazar Goethe'nin neredeyse tüm hayatı boyunca yazdığı (on sekiz yaşından seksen üç yaşına kadar) ve vefat ettiği yıl olan 1832'de birkaç bölüm halinde (ya da perde) tamamladığı bir eserdir (bütün eserlerinin bir birleşimi kabul edilir). Eser oyun şeklinde kaleme alınsa da, karmaşık içeriğinden dolayı yazarın sahnelenmesini amaçlamadığı söylenmektedir. Bu nedenle olsa gerek, şiirsel dilinin yanı sıra felsefe, teoloji ve mitoloji alanlarında verilebilecek tüm bilgileri vermeye çalışan yoğun bir eserdir. Doktor Faust, başarılı ancak hayattan hep daha fazlasını bekleyen hırslı bir alimdir. Almanya'nın bir bölgesinde çırağı ile beraber yaşayan Doktor Faust, kainatın sırlarını çözmek için daha da fazlasını yapmaya her zaman hazırdır. Aynı zamanda Tanrı'ya sadakati tam olan Doktor Faust'u tamamen ele geçirebilmek için Tanrı ile bir iddiaya giren baş şeytan Mefisto, bu planını uygulamaya koyar. Faustu ruhen gençleştirerek beşeri zevklerin içine sürükleyen Mefisto, dünyayı gezmek üzere her yere de beraberinde götürür. Goethe'nin kendi iç dünyasından ve yaşamından izler taşıdığını tahmin ettiğim eser bir anlamda insanla (Faust) şeytanın (Mefisto) savaşını anlatmaktadır. Doktor Faust'un akıl ve bilgeliği ile nereye kadar Mefisto'ya direnebileceğini görmek için trajediyi okuyabilirsiniz, çok beğendiğiniz bölümler olursa "Dur ey zaman, ne güzelsin!" diyerek anı yaşamayı deneyin :).


Kitap hakkında ilginç olan noktalardan birisi, Goethe'nin Faust karakterini oluştururken gerçek kişi bir tarihi kişilik olan simyacı-doktor Johann Georg Faust'tan esinlenmiş olmasıdır. Doktor Faust daha önce de İngiliz yazar Christopher Marlowe (16. yy) tarafından Doctor Faustus adında bir oyuna konu olmuştur. Kitap hakkında ilgimi çeken bir husus da "Şeytanla Pazarlık" anlamına gelen Faustian Anlaşma/Pazarlık şeklinde bir kullanımın hala günümüzde var olmasıdır. Goethe o kadar etkileyici karakterler ve olaylar yaratmış ki hala günümüzde ona atıf yapar şekilde kullanımlar mevcut. Daha önce de başka bir yazımda "Werthervari Aşk"a değinmiştim (aşağıdaki linkte).

"Mefisto: Çok orijinal! Bu gösterişli nutkuna devam et. Ama şu gerçek sana ne kadar çok ızdırap verecek! Eski insanların düşünmedikleri bir şeyi bugün kim düşünür? Ama bu düşüncelerden bize bir zarar gelmez. Bir, iki sene sonra durum bambaşka olacak. Şıra ne kadar köpürürse köpürsün, en sonunda şarap olacaktır. ... Çocuklar! Benim sözlerim size soğuk gelebilir ama ben bunu size hoş görürüm. Şunu bilin ki, şeytan yaşlıdır ve onu anlamanız için sizin de yaşlanmanız gerekir."

Genç Werther'in Acıları:





11 Ekim 2016 Salı

Gecelerim ve Falaka - Ahmet Rasim


Bu kitabı üniversite yıllarımda Osmanlıca öğrenirken almıştım. Ahmet Rasim'in (1864-1932) "Amin Alayı" yazısının (Falaka hikayesinin bir parçası) tercümesini yapmaya çalışıyordum ve takıldığım yerde bu kitaptaki modern Türkçe paragraflarına bakıyordum. Bu amaçla alınan bir kitap olduğu için yıllarca okumamışım :). Kitaplıkta bulunca okumaya karar verdim. Kitap ilk başta bana kendini baya sevdirdi, Ahmet Rasim'in "Gecelerim" hikayesinde çocukluğundan başlayarak hayatının farklı dönemlerindeki gecelerini, anılarını ve bazı gecelere yüklediği anlamları anlatmasını beğendim. Anlattığı olayların üzerinden yıllar geçmesine rağmen tüm duyguları sanki o an aktarıyormuş gibi canlı bir şekilde hissettim. Ancak "Falaka" hikayesi beni diğer kadar etkilemedi. Anı türü hikayeleri okumak olay hikayelere göre biraz daha zordur zaten, ancak genel itibariyle sevdim, eğer eski dilde (Osmanlıca) çok fazla kelime olmasaydı daha akıcı ve etkileyici olurdu diye tahmin ediyorum. Falaka hikayesi, anlatıldığı dönemin eğitim şeklini ve insanların eğitime bakışını bir çocuğun gözlemleri ile aktarmış. Bu hikaye ile dikkatimi çeken bir husus meydana geldi; Ömer Seyfettin'in Falaka hikayesi ile Ahmet Rasim'in Falaka hikayesini beraber düşündüğümüzde, Osmanlının son yıllarında mahalle mekteplerinde çocukların falaka ile terbiye edildiğini anlamamız gerekiyor galiba (Hoca-Kalfa-Falaka tüm okulların vazgeçilmezi). Ahmet Rasim'in hocaları hakkındaki gözlemleri ve eğitim sistemine getirdiği ince eleştiriler okunmaya değer diye düşünüyorum.

Bu eser Ahmet Rasim'den okuduğum ilk kitap sayılır, çünkü daha önce "Amin Alayı"nı tercüme ederken yaptığım işe odaklandığımdan olsa gerek, hikayeden hiçbir şey anımsamıyorum. Bununla beraber, Ahmet Rasim oldukça üretken bir yazar, roman ve hikayelerinin yanı sıra, gazetelere yazdığı fıkra ve makaleleri, tercümeleri, şiirleri, inceleme yazıları ve ders kitapların vardır. Bu kadar türde eser veren bir yazardan kendinize uygun bir kitap seçebilirsiniz diye tahmin ediyorum :). İyi okumalar!

"...Her talebe dayak yer mi? Bir gün ben yeni Mushafımdan dersimi kalfaya dinletirken kapıdan içeriye giren iki erkek, kucaklarında tabanlarına basamayan bir çocuk, arkalarında mangal kapağı yaşmaklı çifte etek feraceli kadın girdiler, doğruca hocanın önüne gittiler. Acaba ne var? Bu çocuk daha dün falaka yedi. Bugün de mi anasının, babasının, akrabasının hatırı için yeniden yiyecek?"