Ülkesindeki politik baskılara dayanamayarak Fransa'ya göç eden ve yazdığı kitaplar nedeniyle vatandaşlıktan çıkarılan Çek asıllı yazar Milan Kundera'nın adını son zamanlarda hem takip ettiğim bloglardan hem de sosyal medyadan sıkça duymaya başladım. Çağımızın varoluşçu roman yazarı olarak kabul edilen (muhtemelen son temsilcisidir) Kundera'nın en tanınan eseri "Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği" romanını okumak isterdim ancak elimdeki şartlarda şimdilik bu kitaba ulaşabildim :). Aslında daha önce Kundera okumamış kişilere yazarın bu kitabı tavsiye edilmiyor (sanırım biraz ağır olduğu için) ancak ben ilk kitap olarak bunu seçmiş olmaktan memnunum. Yazarın hem kalemini hem de anlattığı hikayeyi ilginç bulduğumu belirtmek isterim (okuduğum ilk kitabını oldukça beğendim). Kitap yedi bölümden oluşuyor ve genç bir şairin hayatını daha doğrusu bir erkek olarak ve bir sanatçı olarak var olma çabasını anlatıyor. Genç şair Jaromil (adı ilkbaharda sevilen anlamına geliyor) babası tarafından istenmemiş ve annesinin isyanıyla dünyaya gelmiş olan, kitabın bazı bölümlerinde kendini sevdirirken bazen de nefret ettiren ilginç bir çocuk olarak karşımıza çıkıyor. Yıllarca annesinin gölgesinde kalan şairin kendini baskı altında hissetmesi ve dönemi itibariyle içinde yaşadığı ülkenin rejiminden (Çekoslovakya-Sosyalist rejim) etkilenerek seçimler yapması hem hayatına giren kadınlarla ilişkilerine hem de kendi hayatına yön veriyor, size de satır aralarından profil çıkarmak kalıyor.
Yazarın bu romandaki anlatım tarzını beğendiğimi belirtmiştim, bunun sebeplerinden birisi baş karakteri okuyucu nezdinde "tek"leştirmesi. Demek istediğim, neredeyse ondan başka herkesi sıfatlarıyla (anne, baba, kapıcının oğlu, fakülteden arkadaş, kızıl saçlı kız vb.) ancak şairimizi adıyla bize tanıtması. Ayrıca kitap yazıldığı dönem itibariyle Çek Cumhuriyetinin politik ve sosyal olarak geçtiği yollar hakkında da okuyucuya fikir verir nitelikte, aynı zamanda bazı Çek şairlerden alıntılar yapılarak dipnotlarda tanıtıldıklarını da görüyoruz. Yalnızca Çek şairler değil, Jaromil'in hayatının evrelerinde Arthur Rimbaud, İngiliz şair Keats ve Rus şair Lermontov'un hayatından kesitler de sunuluyor. Bu üç şairin ortak özelliği çok genç hayata veda etmiş olmaları, kitaptaki ortak özellikleri ise hepsinin Jaromil'de birleşmesi. Okumanızı tavsiye ediyorum!
"Anne, Jaromil'in masası üzerine bıraktığı şiirleri tek kelime etmeden okuyor ve satır aralarından oğlunun yaşamını çıkarmaya çalışıyordu. Bari şiirler daha anlaşılır bir dilden konuşsaydı! İçtenlikleri sahteydi; muamma ve imalarla doluydular; anne oğlunun kafasının kadınlarla dolu olduğunu bildi, ama onlarla ne yaptığı konusunda hiçbir şey çıkaramadı."
Yazarın bu romandaki anlatım tarzını beğendiğimi belirtmiştim, bunun sebeplerinden birisi baş karakteri okuyucu nezdinde "tek"leştirmesi. Demek istediğim, neredeyse ondan başka herkesi sıfatlarıyla (anne, baba, kapıcının oğlu, fakülteden arkadaş, kızıl saçlı kız vb.) ancak şairimizi adıyla bize tanıtması. Ayrıca kitap yazıldığı dönem itibariyle Çek Cumhuriyetinin politik ve sosyal olarak geçtiği yollar hakkında da okuyucuya fikir verir nitelikte, aynı zamanda bazı Çek şairlerden alıntılar yapılarak dipnotlarda tanıtıldıklarını da görüyoruz. Yalnızca Çek şairler değil, Jaromil'in hayatının evrelerinde Arthur Rimbaud, İngiliz şair Keats ve Rus şair Lermontov'un hayatından kesitler de sunuluyor. Bu üç şairin ortak özelliği çok genç hayata veda etmiş olmaları, kitaptaki ortak özellikleri ise hepsinin Jaromil'de birleşmesi. Okumanızı tavsiye ediyorum!
"Anne, Jaromil'in masası üzerine bıraktığı şiirleri tek kelime etmeden okuyor ve satır aralarından oğlunun yaşamını çıkarmaya çalışıyordu. Bari şiirler daha anlaşılır bir dilden konuşsaydı! İçtenlikleri sahteydi; muamma ve imalarla doluydular; anne oğlunun kafasının kadınlarla dolu olduğunu bildi, ama onlarla ne yaptığı konusunda hiçbir şey çıkaramadı."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoşgeldiniz :) Yorumlarınız benim için bir kazançtır.