Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ancak ben Paulo Coelho'yu çok severim, ancak bu kitabını diğer kitapları kadar sevmediğimi itiraf edeceğim. Aslında bunun nedeni kitabın iyi bir kitap olmaması değil, kaldı ki, eminim bu kitabı beğenen çok kişi vardır. Benim eleştirim kitabın "el yazmasının" aynen aktarılması şeklinde olmasıdır (en azından bende böyle bir izlenim uyandırdı). Coelho'nun içerikte ne kadar emeği var bilmiyorum ama, baş karakter Kıpti'nin monolog şeklindeki sözlerinden ve sonsözden ben el yazmasının tercüme edilerek aktarıldığını anlıyorum. Kitaptaki olayın özü şu: Şehrin surları (Kudüs) karşı konulamayacak kadar güçlü düşmanlarla sarılmıştır ve muhtemelen o günün sabahında şehir ele geçirilmiş olacaktır. Şehrin sakinleri ve semavi din adamları şehrin meydanında toplanırlar ve adına Kıpti dedikleri bir Atinalının vaazlarını dinlerler. Kıpti görmüş geçirmiş bilge bir adamdır ve Kudüs halkına yok olsalar bile arkalarında bırakacakları bilgiler vermek istemektedir. Yerel halktan insanlar hayata dair merak ettiklerini Kıpti'ye sorarlar ve kendisi de sabırla uzun uzun açıklamaya girişir. Neler yok ki sorulanlar arasında? Yenilgi nedir, güzellik nedir, yalnızlık ve korku, işe yaramak nedir, cinsellik, mucize veya zarafet nedir? En önemlisi de yarına ne bırakabiliriz? Bu soruların cevapları bölüm bölüm veriliyor ve Kıpti aslında bir kısmını hayat tecrübesi ile edinebileceğimiz bazı tanımlamalar yapıyor. Ben kişisel gelişim kitaplarından çok hoşlanmadığım için, tamamı bana "öğüt" vermek olan bir kitaba da yeterince ısınamadım sanırım :).
Kitabın ön sözünde el yazmasının geçtiği yollar ve ne şekilde Paulo Coelho'ya ulaştığı yönünde bir açıklama mevcut. 1945 yılında Mısır'da bir mağarada testinin içinde gömülü olarak bulunan papirüslerin MS 100-180 yılları arasında yazıldığı tahmin edilmektedir. İşte hikayenin bu kısmı güzel, zira içerikteki açıklamalardan anladığımız bir şey var: İnsanı insan yapan değerler aradan geçen bütün senelere ve savaşlara rağmen kolay kolay değişmiyor!
"Şehrimizi talan edebilirler, ama burada öğrendiklerimizi silemezler. İşte bu yüzden ilmimizin surlarımız, evlerimiz ve sokaklarımızla aynı kaderi paylaşmasına izin veremeyiz… Peki ilim derken neyi kastediyorum? ... İlimle, gündelik yaşamın karşımıza çıkardığı zorlukların üstesinden gelerek hayatta kalmamızı sağlayan şeyi kastediyorum.
Yarın bize neler olacağını kimse bilemez… Çünkü her günün iyisi ve kötüsü aynı gün içinde olup biter. Öyleyse dışarıdaki askerleri ve içinizdeki korkuyu unutun … Bizler şimdi, gündelik yaşamımızdan, yüzleşmek zorunda kaldığımız güçlüklerden bahsedeceğiz"
Kitabın ön sözünde el yazmasının geçtiği yollar ve ne şekilde Paulo Coelho'ya ulaştığı yönünde bir açıklama mevcut. 1945 yılında Mısır'da bir mağarada testinin içinde gömülü olarak bulunan papirüslerin MS 100-180 yılları arasında yazıldığı tahmin edilmektedir. İşte hikayenin bu kısmı güzel, zira içerikteki açıklamalardan anladığımız bir şey var: İnsanı insan yapan değerler aradan geçen bütün senelere ve savaşlara rağmen kolay kolay değişmiyor!
"Şehrimizi talan edebilirler, ama burada öğrendiklerimizi silemezler. İşte bu yüzden ilmimizin surlarımız, evlerimiz ve sokaklarımızla aynı kaderi paylaşmasına izin veremeyiz… Peki ilim derken neyi kastediyorum? ... İlimle, gündelik yaşamın karşımıza çıkardığı zorlukların üstesinden gelerek hayatta kalmamızı sağlayan şeyi kastediyorum.
Yarın bize neler olacağını kimse bilemez… Çünkü her günün iyisi ve kötüsü aynı gün içinde olup biter. Öyleyse dışarıdaki askerleri ve içinizdeki korkuyu unutun … Bizler şimdi, gündelik yaşamımızdan, yüzleşmek zorunda kaldığımız güçlüklerden bahsedeceğiz"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoşgeldiniz :) Yorumlarınız benim için bir kazançtır.