Aşk romanlarını veya "bestseller" adını verdiğimiz popüler kültüre hitap eden kitapları okumak için pek tercih etmem (zaten blogumu takip edenler olarak bunun farkındasınız). Ancak kış okuma şenliğinde var olan kategorilerden birisi olan "size ait olmayan bir kitap" kategorisi için kitap rica ettiğim arkadaşım bana bu kitabı getirdi. Kitap hakkında yazmadan önce belirtmek isterim ki kitabın arkasında yazanlar bizi yanlış yönlendiriyor: Peki asık suratlı, aksi ve geçimsiz Will, Lou'nun rengarenk yaşamıyla karşılaşırsa neler olur? Mucizelere inanmıyorsanız durup bir kez daha düşünün. Bunu okuyunca sanıyorsunuz ki hayata negatif bakan bir adam (tamam bu kısmı doğru) çok neşeli bir kızla karşılaşınca (bu kısmı tartışılır, biraz aptal gibiydi nitekim) bütün bakış açısını değiştirir ve sıradışı bir çift olurlar (alışılagelen her hikayede olduğu gibi). Bu açıdan kitabın hakkını vermem gerek, beklediğimden çok farklıydı. Rahatlatıcı sonları hedefleyen ve basit aşk hikayelerini anlatan bir hikayeyle karşılaşmadım. Zorlukla geçinen bir ailenin kızı olan Lou, işini kaybettikten sonra geçirdiği bir kaza sonrası tekerlekli sandalyeye mahkum olan Will'in yanında dolgun bir ücretle altı aylığına "bakıcı" (aslında daha ziyade "oyalayıcı") olarak çalışmaya başlar. Zengin bir ailenin çocuğu olan ve kaza geçirmeden önceki hayatını dolu dolu yaşamış olan Will'in içinde bulunduğu durumu kabullenmesi oldukça zordur ve birkaç kere de intihara teşebbüs etmiştir. Durum o kadar umutsuzdur ki ailesi en sonunda kendisinden altı ay süre isteyerek ötenazi isteğini kabul etmek zorunda kalmıştır. Herkes umudunu bu süreçte Will'in fikir değiştirmesine bağlamıştır.
Oldukça hüzünlü bir kitap olduğunu kabul etmek gerek. Özellikle empati yaptığınızda, bazı acı gerçeklerle yüzleşiyorsunuz. Belki de daha önce sormadığınız bazı soruları kendinize soruyorsunuz: İki irade çarpıştığında kim kimin hayatını etkisi altına alır? Günün birinde her şeyimizi kaybedersek biz hayata nasıl bakarız, nasıl bir insan oluruz? Veya en önemlisi yaşanılan hayat yalnızca yaşayan kişiye mi aittir? Mükemmel bir kitap değil, ancak her kitap size bir şeyler öğretmek zorunda değildir zaten, bu kitap ile en azından şükretmeyi öğrenebilirsiniz. Vaktiniz varsa okumanızı tavsiye ederim.
"Başına böyle şeyler gelecek bir insan değildim. Ya da en azından, olmadığımı düşünürdüm. Hayatım oldukça düzenli, modern standartlarda ve sıradan bir hayattı."
"Kötü deneyimlere rağmen hala bir umut olduğunu görmek istiyorsan dışarıda geçirilecek eğlenceli bir gün ayarla."
Oldukça hüzünlü bir kitap olduğunu kabul etmek gerek. Özellikle empati yaptığınızda, bazı acı gerçeklerle yüzleşiyorsunuz. Belki de daha önce sormadığınız bazı soruları kendinize soruyorsunuz: İki irade çarpıştığında kim kimin hayatını etkisi altına alır? Günün birinde her şeyimizi kaybedersek biz hayata nasıl bakarız, nasıl bir insan oluruz? Veya en önemlisi yaşanılan hayat yalnızca yaşayan kişiye mi aittir? Mükemmel bir kitap değil, ancak her kitap size bir şeyler öğretmek zorunda değildir zaten, bu kitap ile en azından şükretmeyi öğrenebilirsiniz. Vaktiniz varsa okumanızı tavsiye ederim.
"Başına böyle şeyler gelecek bir insan değildim. Ya da en azından, olmadığımı düşünürdüm. Hayatım oldukça düzenli, modern standartlarda ve sıradan bir hayattı."
"Kötü deneyimlere rağmen hala bir umut olduğunu görmek istiyorsan dışarıda geçirilecek eğlenceli bir gün ayarla."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoşgeldiniz :) Yorumlarınız benim için bir kazançtır.