Kış Okuma Şenliği kapsamında sahaftan alınıp okunacak bir kitap kategorisi için tesadüfler bu kitabı çıkardı karşıma. Daha önce bahsettiğim gibi, altına çizilen ifadelerin bulunduğu, üzerine tarih atılmış veya okurken notlar alınmış bir kitap beni çok cezbeder. Bu kitabı öylesine elime aldım ancak üstüne atılmış tarih (1973 yılı - arkadaşlar ilk okuyan bu kitabı 40 yıl önce okumuş - aşağıda fotoğrafı) beni etkiledi ve bunu aldım. Tabi okurken yazarı hakkında da biraz araştırma yaptım. Hem konservatuvar mezunu olarak Devlet Tiyatrosu'nda görev alması hem de eski bir komünist olması dolayısıyla yazarın bu kitapta kendisini anlattığı kanaatindeyim. En azından baş karakterin hissettiklerinin detaylandırılması ve yazarın hayatı ile Mehmet Kostak'ın hayatındaki benzerlik benim böyle düşünmeme sebep oldu. Yine de kitap hakkında yazılan herhangi bir eleştiri, yorum vb. bir yazı bulabilmek için internette biraz araştırma yaptım ancak Türkçe bir kaynak bulamadım. Şaşırtıcı bir şekilde, Amazonda satışta olan "The Turkish Muse: Views & Reviews 1960s - 1990s" aslı bir kitapta Aclan Sayılgan'dan ve bu eserinden söz edildiğini gördüm (aşağıda biraz alıntıladım). Pek çok Türk şair ve yazardan söz ediliyor olması sebebiyle bu kitabı da edinmeye karar verdim.
Tutuklama'da (1952 yılında) Komünist Partiye destek amaçlı örgütlenen ve polis tarafından gizlice takip edilen bir grup aydının tutuklanması ve sorgulanması anlatılmaktadır. Bu sorgulamalardan anladığım kadarıyla kitabın geçtiği dönem itibariyle Türkiye'nin farklı paranoyaları olduğundan söz edilebilir (değişmeyen tek şey: Dış Mihraklar). Konjonktür değişse de, Türkiye "dış mihraklar" paranoyasını hiç kaybetmeyecek ve bu konuda hep ezik kalacak anlaşılan. 1952 yılında komünist partiye gizlice destek verdikleri için tutuklanan kişilerin kendi aralarındaki çözülme Mehmet Kostak'ın (konservatuvar mezunu bir sanatçı) bakışından anlatılmakta ve bu dönemde Türkiye'nin komünizmle ilgili tek paranoyasının "Sovyet Rusya" tehlikesi olduğu net olarak anlaşılmaktadır. Yine de, henüz 1960 - 1970'leri yaşamamış Genç Türkiye'nin bu aydınlara sorgu sırasında 1980'lerin acısını yaşatmadığını da gözlemleyebiliyoruz. Türkiye'nin yakın tarihine ilgi duyanlara kitabı okumalarını tavsiye ederim! Aşağıdaki diyalog da değişmeyen gerçeklerimizden:
"Hakim sözünü kesti Mehmet'in:
- Ben Demokrat Partinin değil, adaletin temsilciyim.
- Ben siyasi konularda adaletin objektifliğine inanmıyorum Hakim bey. Siyasi adalet izafidir. Mutlak değildir. Eğer siyasette bir suçlu varsa, yargılanan kadar o suçu imal eden içtimai sebeplere eğilmek gerekir... Sisteme karşı olana adalet dağıtılmaz, sistemi yıkmak isteyenlere sadece ceza kesilir. İşin doğrusu da budur."
Tutuklama'da (1952 yılında) Komünist Partiye destek amaçlı örgütlenen ve polis tarafından gizlice takip edilen bir grup aydının tutuklanması ve sorgulanması anlatılmaktadır. Bu sorgulamalardan anladığım kadarıyla kitabın geçtiği dönem itibariyle Türkiye'nin farklı paranoyaları olduğundan söz edilebilir (değişmeyen tek şey: Dış Mihraklar). Konjonktür değişse de, Türkiye "dış mihraklar" paranoyasını hiç kaybetmeyecek ve bu konuda hep ezik kalacak anlaşılan. 1952 yılında komünist partiye gizlice destek verdikleri için tutuklanan kişilerin kendi aralarındaki çözülme Mehmet Kostak'ın (konservatuvar mezunu bir sanatçı) bakışından anlatılmakta ve bu dönemde Türkiye'nin komünizmle ilgili tek paranoyasının "Sovyet Rusya" tehlikesi olduğu net olarak anlaşılmaktadır. Yine de, henüz 1960 - 1970'leri yaşamamış Genç Türkiye'nin bu aydınlara sorgu sırasında 1980'lerin acısını yaşatmadığını da gözlemleyebiliyoruz. Türkiye'nin yakın tarihine ilgi duyanlara kitabı okumalarını tavsiye ederim! Aşağıdaki diyalog da değişmeyen gerçeklerimizden:
"Hakim sözünü kesti Mehmet'in:
- Ben Demokrat Partinin değil, adaletin temsilciyim.
- Ben siyasi konularda adaletin objektifliğine inanmıyorum Hakim bey. Siyasi adalet izafidir. Mutlak değildir. Eğer siyasette bir suçlu varsa, yargılanan kadar o suçu imal eden içtimai sebeplere eğilmek gerekir... Sisteme karşı olana adalet dağıtılmaz, sistemi yıkmak isteyenlere sadece ceza kesilir. İşin doğrusu da budur."
"Tutuklama achieves the very difficult success of combining two levels of fictional delineation - the psychological complexities of the victim and the agent of brutalization, and the panoramic view of a society and its intellectual convulsions in a given period. with greater psychological depth and broader societal analysis, Tutuklama would have been both a more significant novel and a more compelling documentary..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoşgeldiniz :) Yorumlarınız benim için bir kazançtır.