Powered By Blogger

18 Şubat 2014 Salı

Türk Casusu İngiliz Kemal Lawrence'e Karşı - Esat Tomruk

Psikolojide yapılan bazı deneylerde "sorular sorarak olayları inceleme ve bir sonuca varma" tekniği kullanılır. Böylece aynı soruya/olaya verilen farklı cevap ve tepkilerle ortaya bir sonuç çıkarılır. Bu yöntem çok uygulansa da bilinir ki en güvenilmez olanıdır. Zira insanlar cevap verirken gerçekleri çarpıtırlar. Mesela; aşık olmak davranışlarınızı nasıl etkiliyor? (İçimden geçen; ya hiç sorma kalbim şekil değiştiriyor, agresifleşiyorum) Verdiğim cevap: Ben hiç aşık olmadım bilemiyorum! Ya da, kendine zarar verici davranışlar azaltılabilir mi? Hmm, Tabi azaltılabilir, her şey kişinin kendi elinde sonuçta (Hayatına uygulayabiliyor mu, hayır!). Ha, nereye varmaya çalışıyorum derseniz, bir ajan kendi anılarını yazarsa ve ortaya kanıtlayacak hiçbir delil sunmazsa (karşılaştığı kişilerin isimlerini bile değiştirdiğini söylerse) yazdıklarının büyük kısmının bir fanteziden öteye gitmediğini düşünürüm. Zira kitap büyük çoğunlukla anımsamalardan değil de, karşılıklı konuşmalardan oluşmaktadır. Peki bunun imkanı var mı? Aradan geçmiş otuz yıl! Konuştuklarını kasete mi aldın Ahmet Esat, yoksa yaptığın şey anımsayabildiğin birkaç şeyden yola çıkarak bir hikaye yazmak mı? Sen bilmez misin insanlar bir hikaye anlatırken - özellikle kendilerinden bahsederlerken- ne zaman gerçeği söylemişlerdir?

İngiliz Kemal'in (Ahmet Esat) bu hikayesi 1919 yılında İstanbul'da (işgal günlerinde) kol gezen İngiliz ve Fransız subayları arasında geçiyor. Galatasaray Lisesi mezunu Ahmet Esat'ın İngiltere'de uzun yıllar geçirmesi sonucu hem Fransızca hem de İngilizceyi iyi derecede konuşabilmesi ona bu (so-called) ajanlık işinde faydalı olur. Çok iyi boks yapabilmesi dolayısıyla İngiliz askerleriyle dostluk kuran Esat, insanları gözlemleme yeteneği ve zekası sayesinde Fransızların arasına da sızarak iki ülke arasındaki "istihbarat" savaşından kendine kar sağlamak ister. Tabi tesadüflerin sürekli lehine olması, birbirinden güzel Fransız ajanlarıyla aşk yaşaması veya herkesin güvenini toplaması, hayatının defalarca kurtarılması vs. da cabası. Ancak size en inandırıcı şeyi söyleyeyim: Lawrence ile karşılaşması!

Bir kere Esat'cım, Lawrence'ın İstanbul'da bulunduğuna ilişkin herhangi bir kayıt yok. Hatta Lawrence İstanbul'a hiç gelmemiş (Bu şekilde söylemek istemezdim ama 20. yüzyılın en başarılı ajanından yani Arabistan'ın taçsız kralı Lawrence'dan söz ediyoruz burada!?). Bununla beraber, nasıl olup da kendisiyle karşılaşır ve yakın arkadaş olursunuz (bir de)? Ayrıca araştırdığım kadarıyla, İngiliz Kemal Türkiye için yalnızca Milli Mücadele döneminde yani Yunan askerleri aleyhine ajanlık yapmış. Bu nedenle bu kitapta yazılanlar pek inandırıcı değil!

İngiliz Kemal'in hayatı pek çok kez film yapılmış: "İngiliz Kemal Lawrens's Karşı" (Ömer Lütfi Akad, 1952), "İngiliz Kemal" (Ertem Eğilmez, 1968), "İngiliz Kemal'in Oğlu" (Osman Seden, 1968). Ancak ben daha ziyade Lawrence'in anılarını yazdığı "Bilgeliğin Yedi Sütunu" (The Seven Pillars of Wisdom) adlı kitabını ve filmlerini (Lawrence of Arabia, 1962 ve Gertrude Bell'in filmi Çöl Kraliçesi'ni merak etmekteyim).

"Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değermiş....
Bu söz belki doğru olabilir, ama benim gibi her gün yeni ölüm tehlikesi atlatmış olanlar şimdi içinde yaşadığımız bu huzur günlerinin kıymetini daha iyi anlarlar...
Bazen eski günleri bir hatırlayacak oldum...."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoşgeldiniz :) Yorumlarınız benim için bir kazançtır.