Arthur Machen'in karanlık kitaplık serisine dahil edilen bu eseri, her ne kadar korku hikayelerinin en başarılı yazarları arasında sayılan Stephen King tarafından yazılmış en iyi korku öyküsü olarak tanımlansa da, benim tarafsız kalmayı tarafsız kalmayı tercih ettiğim bir kitap. Aslında Machen'in anlatımı/üslubu çağına göre çok başarılıydı ve sonlara doğru gelince hikayeyi de beğendim ama kitabın ilk bölümlerinde yazarın pek çok detayı okuyucunun hayal gücüne bırakması gerçekten hoşuma gitmedi. Bununla beraber Yüce Tanrı Pan'ın bazı dikkat çeken unsurları da yok değil, mesela 1890 yılında yazılmış olması gibi. Bu açıdan, yazıldığı yıl itibariyle düşünüldüğünde fantezi/korku edebiyatının ilk örneklerinden birisi olduğunu söylemek yerinde olacak. Zaten kitaptaki olaylar da on dokuzuncu yüzyılın çılgın İngiliz doktorlarını doğrulamak ister gibi başlamakta: Vücut anatomisi ile birlikte metafizik olaylara ilgi duyan Dr. Raymond'un ruhani dünyaya erişebilmek için yaptığı küçük bir deney ile başlıyor her şey. Dr. Raymond'un amacı yalnızca ruhani dünya ile fiziki dünya arasındaki perdeyi kaldırmak ve Yunan mitolojisinin yarı keçi yarı insan varlığı Tanrı Pan'ı görmektir ancak kalkan perdenin neler getireceğini kim tahmin edebilir? Deney sonunda Dr. Raymond başarısız olduğunu düşünse de, ileride yaşanan bazı tatsız ve gizemli olaylar başarısız olmadığını, aynı zamanda ruhani dünyaya bulaşmanın da pek iyi bir fikir olmadığını gösterecektir.
Ben Tanrı Pan'ı ilk olarak, en sevdiğim kitaplardan birisi olan "Parfümün Dansı" kitabıyla tanıdım. Tom Robbins, Tanrı Pan'ı bir korku simgesi olarak değil de, yine şehvet düşkünü fakat kendi halinde ve neredeyse silik bir tanrı olarak kurgulamıştı. Bu nedenle Yüce Tanrı Pan'daki korkunç Pan figürünü kavramakta önce çok zorlandım. Belki de bu nedenle kitaptaki hikaye de bana çok korkutucu gelmedi zira okuyucuya bırakılan korkunç sahnelerin betimlenmesinde "yoğun kötülüğün gelmiş geçmiş en canlı temsili" olan kötü bir Pan hayal edemedim :). Fakat bu durum bu kitabın korku edebiyatının ilk örneklerinden birisi olduğu ve H.P. Lovecraft'ın ilham kaynağı olduğu gerçeğini değiştirmez. Bunun yanı sıra Machen'in bu hikayesi Guillermo del Toro'nun ünlü filmi "Pan'ın Labirenti"nin de ilham kaynağıdır. Stephen King'in de övgü dolu sözlerini düşününce, kitabı okumak isteyeceğinizi tahmin ediyorum, şimdiden iyi okumalar!
"...Kızın gözlerinde korkunç bir ışık yanıyordu, gözleri uzaklara bakıyorlardı. Yüzüne büyük bir merak ifadesi yerleşti ve ellerini uzatıp görünmez bir şeye dokunmaya çalıştı; ama anında merak kayboldu ve yerini berbat bir dehşete bıraktı. Yüzündeki kaslar çirkin bir şekilde kasıldı ve çarpıldı ve tepeden tırnağa titremeye başladı; ruhu et evinin içinde debeleniyor ve titriyor gibiydi..."
Ben Tanrı Pan'ı ilk olarak, en sevdiğim kitaplardan birisi olan "Parfümün Dansı" kitabıyla tanıdım. Tom Robbins, Tanrı Pan'ı bir korku simgesi olarak değil de, yine şehvet düşkünü fakat kendi halinde ve neredeyse silik bir tanrı olarak kurgulamıştı. Bu nedenle Yüce Tanrı Pan'daki korkunç Pan figürünü kavramakta önce çok zorlandım. Belki de bu nedenle kitaptaki hikaye de bana çok korkutucu gelmedi zira okuyucuya bırakılan korkunç sahnelerin betimlenmesinde "yoğun kötülüğün gelmiş geçmiş en canlı temsili" olan kötü bir Pan hayal edemedim :). Fakat bu durum bu kitabın korku edebiyatının ilk örneklerinden birisi olduğu ve H.P. Lovecraft'ın ilham kaynağı olduğu gerçeğini değiştirmez. Bunun yanı sıra Machen'in bu hikayesi Guillermo del Toro'nun ünlü filmi "Pan'ın Labirenti"nin de ilham kaynağıdır. Stephen King'in de övgü dolu sözlerini düşününce, kitabı okumak isteyeceğinizi tahmin ediyorum, şimdiden iyi okumalar!
"...Kızın gözlerinde korkunç bir ışık yanıyordu, gözleri uzaklara bakıyorlardı. Yüzüne büyük bir merak ifadesi yerleşti ve ellerini uzatıp görünmez bir şeye dokunmaya çalıştı; ama anında merak kayboldu ve yerini berbat bir dehşete bıraktı. Yüzündeki kaslar çirkin bir şekilde kasıldı ve çarpıldı ve tepeden tırnağa titremeye başladı; ruhu et evinin içinde debeleniyor ve titriyor gibiydi..."
Bende yeni okudum sayılır bu kitabı. Seriden sadece iki kitap okudum ve çok da sevdim bu seriyi :))
YanıtlaSil