Geçtiğimiz hafta, Beyoğlu Sokak Festivali'nden iki kitap aldım, bir tanesi de Vasconcelos'un "Yaban Muzu" kitabıydı. Vasconcelos, konuyu kafasında toparlayınca bir çırpıda kitap yazabilen bir yazar olarak tanımlar kendisini, bu nedenle olsa gerek bir çırpıda da okunur. Vasconcelos'u okuyan herkes gibi ben de kalemini ve hikayelerini çok severim, bunu da sevdim elbette ama ne yalan söyleyeyim bazı bölümleri etkileyici olsa da bu kitaptan "Şeker Portakalı" kadar etkilenmedim. İçinden şarkılar söylemeyi beceren Zeze'den farklı olarak, Yaban Muzu (Banana Brava) Brezilya'daki elmas madenlerinde yarı aç yarı tok çalışan işçilerin hayatından kısa bir kesit sunuyor. Bu işçilerden kitaba konu olan iki tanesi ise genç Joel ve hayattaki deneyimi her açından Joel'den fazla olan ve onu oğlu gibi gören Gregorao. Karşılaştıklarından bu yana birlikte yaşayan ve her işi beraber gören bu ikilinin yolu bir gün kendi kaderinin peşine düşen Joel'in sessizce gitmesiyle ayrılır. Çalışmak için Brezilya'nın en acımasız Garimpo'larından birine, Banana Brava'ya doğru yola çıkan Joel'in başına ise gelmeyen kalmaz. Hem çetin doğası hem de acımasız işçileri nedeniyle Garimpo'larda hayatta kalmanın ne kadar zor olduğunu fark eden Joel yine de yılmayacak ve hayata devam etmek için kendince intikam planları yapacaktır. Aylar sonra tesadüfen bazı tesadüfler kaderini etkileyecek olsa da, geçmişi unutmayan kişiler kendisini ve en yakın arkadaşını bazı seçimler yapmaya mecbur bırakacaktır.
Kitap ilk başta bana "Fareler ve İnsanlar"ı ve oradaki işçileri anımsattı ancak daha sonrasında kitabın ikinci bölümü olan Yazgılar'a başlayınca sanki bilinç akışı gibi ilerleyen olaylar birbirini izledi. Okuması heyecanlı bir kitap olduğunu düşünüyorum ancak bu kadar sert ve çarpıcı konuları herkes okumak ister mi onu bilemiyorum. Ben Vasconcelos'u sevdiğim için size de tavsiye ederim, iyi okumalar!
"Joey afalladı kaldı. Zenci dürüst adamdı. Ya kendisi neydi? Onun yüzünden, dört adam günlerce içerde kalacak ve sırtları yedikleri sopalardan yarılacaktı. Ağızlarından fışkıracak her iniltide, belki daha sonra uğursuz bir öç şarkısı oluşturacak sonsuz bir lanetleme bulunacaktı."
Kitap ilk başta bana "Fareler ve İnsanlar"ı ve oradaki işçileri anımsattı ancak daha sonrasında kitabın ikinci bölümü olan Yazgılar'a başlayınca sanki bilinç akışı gibi ilerleyen olaylar birbirini izledi. Okuması heyecanlı bir kitap olduğunu düşünüyorum ancak bu kadar sert ve çarpıcı konuları herkes okumak ister mi onu bilemiyorum. Ben Vasconcelos'u sevdiğim için size de tavsiye ederim, iyi okumalar!
"Joey afalladı kaldı. Zenci dürüst adamdı. Ya kendisi neydi? Onun yüzünden, dört adam günlerce içerde kalacak ve sırtları yedikleri sopalardan yarılacaktı. Ağızlarından fışkıracak her iniltide, belki daha sonra uğursuz bir öç şarkısı oluşturacak sonsuz bir lanetleme bulunacaktı."