Galatasaray Üniversitesi'nde yüksek lisans yaptığım için, kütüphaneden çıkış yapılan eserler arasında (alıp okuyabiliyorsunuz) bu kitabı da gördüm ve dersin başlamasını beklerken meraktan okumaya başladım. Zaten fazla uzun olmadığı ve dialoglarla hızlı ilerlediği için kitabı geri bırakmadım ve zaten ertesi gün bitirdim. Kitap için büyük beklentilere girilmemesi gerekiyor, zaten bir başkasının ses kayıtlarının yazıya geçirilmesi şeklinde olduğu içerikte belirtiliyor. Bu nedenle olsa gerek sık sık benzer şeyler tekrar ediliyor. Kitabın konusu üniversite eğitimi sırasında aynı üniversiteden genç bir kadına aşık olan ve yıllar boyunca kendisinden olumlu yanıt bekleyen bir gencin karşılıksız aşkının kendi açısından anlatılması şeklindedir. Üniversitenin ilk yılında laboratuvar çalışmaları sırasında karşılaştığı genç kadının (Hümeyra) dikkatini çekmek için yapabileceği her şeyi deneyen Mahmut, hiç ümidini kesmeden yıllarca beklemeyi seçiyor. Aslında sevilen kadının mesajı en baştan beri çok açık; "Mahmut Abi" olarak mesajı veriyor. Yine de karşı tarafa kendisini arkadaş olarak gördüğüne ikna edemeyince kibarca kendisinden uzaklaştırma yoluna gidiyor. Tipik bir platonik aşk macerasının yanında her şey kahramanların başına gelen başka olaylarla devam eden dört-beş yıllık bir hikayeye dönüşüyor.
Kitabın yazarı Sadık Başkaya Galatasaray Üniversitesi'nde uzun yıllar memurluk yapmış birisi (hala memur olarak çalışıyor mu bilmiyorum). Bu nedenle sanırım kitaplarından okunması için kütüphaneye bırakmış. Başka bir yerde bulabilir misiniz bilmiyorum ama sanırım kitap internette satışta. Ben kendi adına kitabı çok sevdiğimi söyleyemeyeceğim, anlatmaya değer bir hikaye bulamadım karşımda. Tabi bunun yazarla bir ilgisi olmayabilir ancak hikaye sıradandı ve çekici bir yönü de yoktu. Aşık ve yalnız bir adamın (hatta psikolojik olarak biraz rahatsız bir adamın) kendi kafasında yazıp oynadığı hezeyanlarından başka bir şey bulamadım karşımda (aşağıdaki alıntıdaki gibi). Hiç farkına vardı mı bilmiyorum ama Mahmut'un yaptıkların bir kısmı gerçekten psikolojik bir baskı hatta taciz olarak bile değerlendirilebilir. Muhtemelen kitap aşk romanı kategorisine giriyordur, zaten blogumu takip edenler bilecektir ki tarzım da bu tür kitaplar değil, sevenleri okuyabilir.
"..Son bir gayret bir mesaj daha atacağım. Yine cevap gelmezse yapacağım bir şey yok artık. Zaten yarın cumartesi sonrası pazar. Üç gün ancak görüşebilirim. Kafamdaki soruların sonu gelmiyor. Matematik çalıştığımız gün ne kadar da samimiydik. Şimdi ne oldu da sessiz sedasız bıraktı beni..."
Kitabın yazarı Sadık Başkaya Galatasaray Üniversitesi'nde uzun yıllar memurluk yapmış birisi (hala memur olarak çalışıyor mu bilmiyorum). Bu nedenle sanırım kitaplarından okunması için kütüphaneye bırakmış. Başka bir yerde bulabilir misiniz bilmiyorum ama sanırım kitap internette satışta. Ben kendi adına kitabı çok sevdiğimi söyleyemeyeceğim, anlatmaya değer bir hikaye bulamadım karşımda. Tabi bunun yazarla bir ilgisi olmayabilir ancak hikaye sıradandı ve çekici bir yönü de yoktu. Aşık ve yalnız bir adamın (hatta psikolojik olarak biraz rahatsız bir adamın) kendi kafasında yazıp oynadığı hezeyanlarından başka bir şey bulamadım karşımda (aşağıdaki alıntıdaki gibi). Hiç farkına vardı mı bilmiyorum ama Mahmut'un yaptıkların bir kısmı gerçekten psikolojik bir baskı hatta taciz olarak bile değerlendirilebilir. Muhtemelen kitap aşk romanı kategorisine giriyordur, zaten blogumu takip edenler bilecektir ki tarzım da bu tür kitaplar değil, sevenleri okuyabilir.
"..Son bir gayret bir mesaj daha atacağım. Yine cevap gelmezse yapacağım bir şey yok artık. Zaten yarın cumartesi sonrası pazar. Üç gün ancak görüşebilirim. Kafamdaki soruların sonu gelmiyor. Matematik çalıştığımız gün ne kadar da samimiydik. Şimdi ne oldu da sessiz sedasız bıraktı beni..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoşgeldiniz :) Yorumlarınız benim için bir kazançtır.