Uzun
zamandır Sait Faik’e ait bir kitap okumadığımı fark ettim, hatta bu blogda daha
önce paylaşmadığım düşünülürse ne kadar uzun bir süre olduğu anlaşılabilir.
Sait Faik’i çok severim, çağdaş Türk hikâyeciliğine önemli katkılarda bulunmuş
bir yazardır. Öyle ki, Türk edebiyatında kendi tarzı ile bilinen bir yazar
olarak tanındı ve kendisinden sonra gelen yazarlara da tarzı ile öncülük etti.
Sait Faik bir şiir ve iki romanı dışındaki tüm eserlerini hikâye türünde
vermiştir ve edebiyat çevrelerince hikâyeciliği konu ve biçimlerine göre üç
dönemde incelenmektedir. Semaver, yazarın ilk hikâye kitabı olup, 1936 yılında
ilk basımı yapılmıştır. Dolayısıyla eğer daha önce yazarın başka hikayelerini
okuduysanız bu kitap size daha acemi gelecektir. Sait Faik bu kitaptaki
hikayelerinin büyük kısmında günlük yaşamdan seçtiği karakterlerin hayatlarından kısa kesitler sunmaktadır. Burgazadada'ki Rum balıkçıların, adanın
çocuklarının ve sıradan insanlarının ve işçilerin yaşamı, Meserret Oteli, Bir
Kıyının Dört Hikayesi, İpekli Mendil, Kıskançlık hikayesi
gibi değişik açılardan anlatılan hikayeler dikkat çekmektedir.
En akılda kalan hikaye hem ilk sırada olması hem de acıklı içeriği nedeniyle
olsa gerek, Semaver hikayesidir, tabi sonlarda yer alan ve daha uzun yazılmış İhtiyar
Talebe'yi de unutmamak gerek. Durum hikayelerini (Çehov tarzı hikaye de
denir) seven okuyucular bu kitabı da seveceklerdir.
Sait Faik hikayelerinde en sevdiğim
özellik, giriş-geliş-sonuç gibi unsurlara vakit harcamadan bir durumu tıpkı bir
ayna tutar gibi aktarmasıdır. Öyle ki bazı anlarda yorumları
dahi okuyucuya bırakmayı tercih etmesi de okuyucuyu düşünmeye sevk
etmektedir. Hüzünlü konuları seçse de, "ayna tutma"nın bir sonucu
olarak, daha olağan, daha hayatın içinden olası bir konu anlatılmış hissi
yaratılmaktadır. Ben Anton Çehov hikayelerini daha önce okumadım, belki Sait
Faik'den aldığım ilhamla, onu da okumaya başlarım diye umut ediyorum, iyi
okumalar!
Yazar Hakkında Not: 1906-1954 yılları arasında yaşamış olan yazar,
modern Türk hikayeciliğinin öncülerinden kabul edilir. Hayatının uzun bir
bölümünü Burgazada'da geçirmiştir, ölümünün ardından Burgazada'daki evi müzeye
dönüştürülmüştür, yolunuz düşerse bir uğrayın derim. Ayırca Kalpazankaya'yı da
unutmayın :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoşgeldiniz :) Yorumlarınız benim için bir kazançtır.