Powered By Blogger

14 Mart 2016 Pazartesi

Çakıcı'nın İlk Kurşunu - Sabahattin Ali

Muhtemelen bu bloga yazmaya başladığımdan bu yana en çok tercih ettiğim yazar Sabahattin Ali olmuştur. Ancak kendisinden okuduğum bu kadar kitaba rağmen, Sabahattin Ali'yi gerçekten tanımam kitap sayesinde oldu diyebilirim. Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden olmasına rağmen Sabahattin Ali en çok hikaye ve romanlarıyla tanınır, işte bu eser kendisinin farklı taraflarını da tanımaya vesile olmaktadır. Kitabın muhteviyatında yer alan şiirleri (bazılarının eski yazıyla görüntüleri taranmıştır), hikayeleri, makaleleri, bir adet opera eseri (Kağnı eserini operaya uyarlamış) ve kendi çizimleri (resim çizdiğini yeni öğrendim) aslında yazarın çok yönlü olduğunun kanıtıdır. İçerikte yer alan hikayelerden bir tanesi ("Barsak" hikayesi) tamamalanamamıştır, şiirleri de diğer şiir kitaplarındaki gibi tatmin edici değil, muhtemelen Sabahattin Ali bu eserler üzerinde daha çalışmayı planlıyordu. Ancak son bölümde yer alan makaleleri çok etkileyici, özellikle "Kadınlar Üzerine Bir Konferans" ve "Asıl Büyük Tehlike Bugünkü Ehliyetsiz İktidarın Devamıdır" başlıklı yazılar kendisinin ne kadar öngörülü ve bu konuların aradan geçen seksen yıla rağmen ne kadar aktüel olduğunu göstermektedir. Farklı türleri içinde barındırmasına rağmen, kitabın adının "Çakıcı'nın İlk Kurşunu" olmasının sebebi, kitapta aynı adla yer alan uzun hikayedir. Adından da anlaşılacağı üzere, hikayede Türk edebiyatında hakkında çok yazılan ve efsaneleşen Çakırcalı Mehmet Efe (Çakıcı Efe) adındaki eşkıya anlatılmaktadır. Son olarak belirtmek istediğim, kitabın muhtemelen en hüzünlü bölümü, yazmayı planladığı ancak yazamadığı roman ve hikayelerin listesidir. Keşke öldürülmeseydi ve bu eserleri de kendisinin kaleminden okuyabilseydik!
 
Kitabın üzerinde yazan "Tereke" kelimesinin fikir vereceği üzere, bu kitapta toplanan eserler yazarın "sandığı"ndan çıkan mirasıdır.  Kitabın önsözünde yazıldığı kadarıyla, Nüket Esen, Sabahattin Ali'nin sandığından çıkan eserlerin 1997 yılında kızı Filiz Ali tarafından kendisine ulaştırılması akabinde, oluşturduğu küçük bir ekip ile tümünü tarayıp yeni yazıya aktararak düzene soktuğu bu eserleri bu kitapta bir araya getirmiş (farklı başlıklar altında tasnif edilenler ve şahsi mektupları ayrı kitaplarda yayınlanmıştır). Bir sandık açılınca her zaman içinden hazine çıkmayabilir, ancak bu kez öyle olmamış anlaşılan! Hayatta olmayan naif ve sevilen bir adamın iç dünyasını öğrenmek isterseniz, bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.
 
"Kadın bir erkeğe varmaz, kadın bir erkeğe verilmez ve bir erkek bir kızı almaz, (almak, vermek) bu tabirler kadını kıymetten düşüren, ona ahkâr (en hakir) mahiyeti veren şeylerdir ve her şeyden evvel bu zihniyeti kadınlarımız kafalarından çıkarmalıdır; bilmelidirler ki iki cins birbirleriyle hayatlarını birleştirirken yuvaya getirdikleri aynı kıymette şeylerdir ve koca mal sahibi değil, ortak, hayat ortağı demektir. Bu hukuk müsavatı kadınlarımızın şuurunda yer ettikten sonra onların kuvvetli ve hakiki bir insan olmak için dimaği ve fikri sahada da yükselmek isteyecekleri tabiidir." Kadınlar Üzerine Bir Konferans, Konya, 1932.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoşgeldiniz :) Yorumlarınız benim için bir kazançtır.