Nabokov'un "Lolita"sının çok etkileyici bir eser olduğunu inkar edemeyiz. 1955 yılında ilk basıkısını Paris'te yapan eser, o günlerden günümüze kadar pek çok dile çevrilmiş (aslı İngilizcedir) ve mutlaka okunması gereken kitaplar listesinde de yerini almıştır. Hem adı hem de malum konusu nedeniyle insanlar üzerinde "ahlaksız" veya "erotik" bir kitap çağrışımı yapsa da, Nabokov'un da dediği gibi "lütfen onun son derece ahlaki bir kitap olduğunu unutmayın". Bir şekilde bildiğinizi tahmin ediyorum ancak kitabın konusuna da değinmek isterim; ana karakter Humbert Humbert, "su pericikleri" adını verdiği henüz ergenlik çağını sürdüren (teenage dediğimiz) kızlara karşı özel bir ilgi duymaktadır; hatta yer yer bu ilgisinin asıl nedeni olduğunu tahmin ettiği ve kendi ergenlik çağında yaşadığı bir olayı da anlatır. Amerika'ya yerleşmiş bir Fransız olarak ilgi çeken olgun bir beydir (yaklaşık olarak 40 yaşında olduğunu tahmin ediyorum). Bazı tesadüfler sonucunda pansiyoner olarak yerleştiği evde Bayan Haze'nin on iki yaşındaki kızı Dolores'e (Dolly, L, Lo, Lola ya da Lolita) ilgi duymaya başlayınca, Lo'ya daha yakın olabilmek için annesi ile evlenir. Bundan sonra neler olacağı, Bayan Haze'nin bu sapıkça ilginin farkına varıp varmayacağı ya da Lolita aşkının Humbert'i nelere sürükleyeceğini okuyup görmekte fayda var. Ancak kitap jüriye sunulan bir itiraf gibi başladığından farklı bir izlenime kapılmanıza neden oluyor, bunu söyleyebilirim :).
Etkileyici ancak yoğun bir eser, çok fazla isim ve detay olması dolayısyla bazı yerlerde sıkıldığımı söylemek istiyorum. Kitabın birkaç vurucu ve tansiyon yükseltici yerleri olsa da (O kalbimi kırdı, sense hayatımı yıktın sadece), benim en etkileyici bulduğum yer epilogdu. Nabokov'un kitabını yazarken hissettikleri, yazıp yazıp yok ettiği kopyalar, konunun nasıl evrildiği, yayınevlerinin ve kitabın basılmamış kopyasını okuyanların tepkilerinin yer aldığı epilog hem toplumun bu kitaba bakışının bir özeti hem de insalarda uyandırdığı etkinin bir açıklaması gibi, kitabı tamamlayan bir bölüm. Lolita'yı okuduktan sonra Nabokov'un değerlendirmesinden mutlaka geçirin: "Romanımın bir sapkının fizyolojik dürtülerine çeşitli anıştırmalarda bulunduğu bir gerçek. Ama unutmayınız ki çocuk değiliz..."
Lolita daha önce iki kez filme çekilmiş, 1962 yılında Stanley Kubrick tarafından ve 1997 yılında Adrian Lyne tarafından çekilen filmlerin ikisini de henüz izlemedim. Vaktim olduğunda izleyeceğim ancak yaplan yorumlar Kubrick'in filminin daha başarılı olduğu yönünde.
"Lolita, hayatımın ışığı, kasıklarımın ateşi. Günahım, ruhum, Lo-Li-Ta; dilin ucu damaktan dişlere doğru üç basamaklı bir yol alır. Üçüncüsünde gelir dişlere dayanır: Lo-Li-Ta."
Lolita daha önce iki kez filme çekilmiş, 1962 yılında Stanley Kubrick tarafından ve 1997 yılında Adrian Lyne tarafından çekilen filmlerin ikisini de henüz izlemedim. Vaktim olduğunda izleyeceğim ancak yaplan yorumlar Kubrick'in filminin daha başarılı olduğu yönünde.
"Lolita, hayatımın ışığı, kasıklarımın ateşi. Günahım, ruhum, Lo-Li-Ta; dilin ucu damaktan dişlere doğru üç basamaklı bir yol alır. Üçüncüsünde gelir dişlere dayanır: Lo-Li-Ta."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoşgeldiniz :) Yorumlarınız benim için bir kazançtır.