Sonunda "Sandman" serisinin ikinci kitabını da okudum. Bu hafta o kadar yoğundum ki, bu kitabı bulduğum her fırsatta birkaç sayfa okuyarak bitirdim (bir taraftan hep aklım onda kaldı). Neil Gaiman'ın hikayelerindeki korku ve umut, insanın kalbinin en derinlerinde kıvrılmış yatan korku ve umudun birer yansıması. Sandman okumak yalnızca yeni ve radikal bir çizgi roman okumak demek değil! Bu seri fantastik edebiyat severler için bulunmaz bir mücevher! Hayal gücünün sınırlarını zorluyor. Serinin bu ikinci kitabı, alakasız gibi görünen "Kum Masalları" ile başlıyor. Bir yerli kabilesi ergenliğe giren erkek çocukları çölün bir bölgesine götürerek o gece yalnızca bir kez duyacakları bir hikaye anlatıyor (bu erkek olma ritüelinin bir parçası). Hikaye geçmişte cam şehirde yaşayan güneşin şimdiye kadar gördüğü en güzel kraliçenin Düş Lordu'na aşık olması ancak ölümlülerle ölümsüzlerin aşkları yasaklandığı için intihar edip Ölümün Krallığına yol alması anlatılıyor. Sandman Ölümün Krallığın'da da bu kadına kendi diyarının kraliçesi yapmak için teklifini sunuyor ancak reddedilince Sandman'ın ona neler yaptığını henüz bilmiyoruz. Bu hikayenin bir de kadınlar arasında nalatılan versiyonu varmış, belki gelecek sayılarda öğreneceğiz. Ancak bu küçük hikayecik sayesinde Dream'in geçmişinden az da olsa bir şeyler öğreniyoruz ve devamında sevgili Ebediler'den bazıları ile tanışıyoruz: Desire (çift cinsiyetli ve feminen görünse de kadınları hamile bırakabiliyor) ve Despair (umutsuzluk ve çaresizlikten beslenen bir cins).
Bu serinin en heyecanlı olayı (ki bence birinci kitap daha heyecanlıydı) "Girdap"tı. Hikayenin geçtiği yüzyılda (20.yy) bir rüya girdabı oluşacaktır ve bu girdabı yaratacak kişi Rose isimli genç bir kızdır. Her nedense, bu girdabı fırsat bilen Desire girdap aracılığıyla Dream'i hedef alan hain planlar içindedir. Dream hem bu girdapla hem de uzun yıllar esir kaldıktan sonra geri dönüp sayım yapınca kaçtıkları anlaşılan dört hizmetkarıyla uğraşmak zorunda kalır (Brute ve Globe, Korintli ve Kemancının Bahçesi). Bir de "tuhaf nesneler koleksiyoncuları" var tabi, biri de Korintli. İşte burada psikopatlıkların dibini görebiliriz! Sandman'ın her yüzyıl buluşup sohbet muhabbet ettiği Talihli Adamları da size bırakıyorum :).
Bir önceki yazımızda Death'in benzeri olan sanatçının resmini paylaşmıştım. Bu kez de Dream'in ilhamı olduğu iddia edilen İngiliz müzisyen Robert Smith'in resmini paylaşmak istiyorum. Her iki karakterin ilhamları da müzisyen olduğu için, Gaiman'ın bu serilerin satır aralarında engin bir genel kültür paylaşını yaptığı kanaatindeyim. Ne kadarını anladığımı bilmiyorum tabi:
"Bu demek ki dünya sonsuza kadar dibe inen simsiyah pis su ile dolu bir kuyunun üzerindeki pislik tabakası kadar katı ve inanılır. Ve derinliklerde öyle şeyler var ki düşünmek dahi istemiyorum. Bu demek ki hepimiz birer oyuncak bebeğiz. Ne olup bittiği hakkında en ufak bir fikrimiz bile yok. Yalnızca hayatımızın kontrolünün elimizde olduğunu sanarak kendimizi kandırıyoruz. Aslında bir kağıdın inceliği kadar ötemizde, uzun zaman düşünürsek bizi çıldırtacak olan şeyler bizimle oyun oynuyor.”
Sandman 1: Düş Müziği
http://mahrem-i-esrar.blogspot.com.tr/2014/02/sandman-dus-muzigi-neil-gaiman.html
Bu serinin en heyecanlı olayı (ki bence birinci kitap daha heyecanlıydı) "Girdap"tı. Hikayenin geçtiği yüzyılda (20.yy) bir rüya girdabı oluşacaktır ve bu girdabı yaratacak kişi Rose isimli genç bir kızdır. Her nedense, bu girdabı fırsat bilen Desire girdap aracılığıyla Dream'i hedef alan hain planlar içindedir. Dream hem bu girdapla hem de uzun yıllar esir kaldıktan sonra geri dönüp sayım yapınca kaçtıkları anlaşılan dört hizmetkarıyla uğraşmak zorunda kalır (Brute ve Globe, Korintli ve Kemancının Bahçesi). Bir de "tuhaf nesneler koleksiyoncuları" var tabi, biri de Korintli. İşte burada psikopatlıkların dibini görebiliriz! Sandman'ın her yüzyıl buluşup sohbet muhabbet ettiği Talihli Adamları da size bırakıyorum :).
Bir önceki yazımızda Death'in benzeri olan sanatçının resmini paylaşmıştım. Bu kez de Dream'in ilhamı olduğu iddia edilen İngiliz müzisyen Robert Smith'in resmini paylaşmak istiyorum. Her iki karakterin ilhamları da müzisyen olduğu için, Gaiman'ın bu serilerin satır aralarında engin bir genel kültür paylaşını yaptığı kanaatindeyim. Ne kadarını anladığımı bilmiyorum tabi:
"Bu demek ki dünya sonsuza kadar dibe inen simsiyah pis su ile dolu bir kuyunun üzerindeki pislik tabakası kadar katı ve inanılır. Ve derinliklerde öyle şeyler var ki düşünmek dahi istemiyorum. Bu demek ki hepimiz birer oyuncak bebeğiz. Ne olup bittiği hakkında en ufak bir fikrimiz bile yok. Yalnızca hayatımızın kontrolünün elimizde olduğunu sanarak kendimizi kandırıyoruz. Aslında bir kağıdın inceliği kadar ötemizde, uzun zaman düşünürsek bizi çıldırtacak olan şeyler bizimle oyun oynuyor.”
Sandman 1: Düş Müziği
http://mahrem-i-esrar.blogspot.com.tr/2014/02/sandman-dus-muzigi-neil-gaiman.html