Powered By Blogger
MİTOLOJİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MİTOLOJİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Şubat 2018 Pazar

Bereket Tanrıçası Demeter - Robert Krugmann

Daha önce Yunan Mitolojisi ile ilgili herhangi bir ders almamıştım veya bu kitaba kadar doğrudan mitolojiyi konu alan bir kitap okumamıştım.  Yunan Mitolojisiyle ilgili olabilecek en son okuduğum kitap Neil Gaiman'ın "Sandman" serisiydi diyebilirim. Ancak mitoloji benim her zaman ilgili çeken bir husus olmuştur. Bu nedenle Yurt Yayınlarının (bu yayınevinden genelde tarih-mitoloji temalı okuma kitapları yayınlanmaktadır) "herkese tarih herkese mitoloji" kapsamında yayınladığı Olimpos Tanrıları serisinden Demeter ile Yunan Mitolojisine başlamayı uygun buldum. Demeter tarım ve bereket tanrıçasıdır ve hem mevsimlerin geçişinden hem de toprakta yetişen besinlerin bereketinden sorumludur. Bu nedenle her zaman bir tutam buğday başağı ya da meşale ile temsil edilmektedir. Demeter hem ilk tanrılar kuşağından olduğu için hem de verimlilik kaynağı olduğu için rahatlıkla en güçlü tanrılardan biri olarak gösterilebilir. Kaldı ki, zaman zaman tanrılar tanrısı Zeus bile kendisinden çekinmiştir zira dünyadaki bereketi sona erdirip canlı yaşamını sona erdirebilen Demeter bu vesile ile tanrıları bile yok edebilir. İnsanların inançlarından gelen bir güç olmadıkça hangi tanrının varlığından söz edilebilir ki? Bu kitapta da işte bu güçlü Tanrıça Demeter'in hayatından kısa kesitler sunulmaktadır. Tanrıçanın Olimpos Tanrıları Poseidon, Zeus ve Hades ile yaşadıkları, farklı zamanda doğurduğu çocukları ve en sevdiği kızı Kore (Persephone) ile yaşadıkları masalsı bir dille anlatılmaktadır.

Kitabın yazarı Robert Krugmann hakkında detaylı bilgiye sahip değilim, ancak gördüğüm kadarıyla Olimpos Tanrıları hakkında yayınlanmış pek çok kitabı bulunuyor. Bu nedenle Yunan Mitolojisi hakkında detaylı bir bilgiye hakim olduğunu varsayıyorum. Yazar bu kitabında yazdığı hikayeler için herhangi bir kaynak atfında bulunmamış ancak kendisinin İlyada ve Odysseia hayranı olmasından yola çıkarak Homeros'un ölümsüz eserlerinden faydalanarak bu kitapları yazdığını tahmin ediyorum. Son zamanlarda Odysseia karşıma çok çıkıyor, ben de artık zaman ayırıp mutlaka bu kitabı okumalıyım diyorum :). Mitoloji seviyorsanız bu kitabı tavsiye ederim, iyi okumalar!

"'Buraya bir han yapacağım demiştin, değil mi?' 'Evet, daha kaç kere söyleyeceğim! Buraya bir yığın yorgun ve aç insan gelecek; ben de onlara yatacak yer ve yemek vereceğim.' 'Demek açların karnını doyuracaksın! Peki senin karnını kim doyuracak?' Yaşlı kadın arkasını dönüp topallaya topallaya oradan uzaklaşırken, Erysichton şaşkınlıkla onun arkasından bakakaldı. 'Benim karnımı kim mi doyuracak? Bu da ne demek oluyor! Neyse, daha fazla vakit kaybetmeden işe başlayalım... Kesin şu ağaçları!' Adamlar baltalarıyla ağaçları teker teker devirirken, Erysichton memnuniyetle ellerini ovuşturuyordu. O yaşlı kadının tanrıça Demeter olduğunu nereden bilebilirdi ki?"

29 Ağustos 2017 Salı

Baştan Çıkarıcının Günlüğü - Sören Kierkegaard

Felsefe ve teoloji eğitimi alan Danimarkalı yazar Sören Kierkegaard (1813-1855)'ın felsefeci kimliğini kullanarak yazdığı eserlerden birisi "Baştan Çıkarıcının Günlüğü." Bu kitap aslında yazarın Danca "Enten - Eller" adıyla yayınlanan "Ya / Ya da" eserinin bir bölümünü oluşturuyor. Muhtemelen eserin tümü çok uzun ve haddinden fazla didaktik olduğu için bu bölümünün daha çok ilgi çekeceği düşünülerek ayrıca basımı yapılmış. Konuya gelince; kitabın kahramanı kendisini genç bir kadını baştan çıkarmaya adamış bir felsefeci ve bu aktivitesini baştan sona en ince detaylarıyla düşünen birisidir. Hoşlandığı kadına yazdığı mektuplardan adının Johannes olduğunu öğrendiğimiz bu aşk adamı kendisini bir gün yolda tesadüfen karşılaştığı Cordelia isimli genç kadını "baştan çıkarmaya" adar. Johannes'in günlükleri estetiğin görkemi ve kutsallığını överken Cordelia'yla başlayan ve sona eren aşklarını felsefi bir çerçeve içinde kademeler halinde anlatır. Gözlem yeteneği çok yüksek olan ve yaşadığı aşka sistematik bir ilişki gözüyle bakan Johannes'in estetik, etik ve tinsel tanımlamalarıyla dolu anlatımı erkek bakış açısından önemli mesajlar verir nitelikte. Johannes'in bir kadına sahip olmayı çok düz ve fiziksel anlamda sahip olmak şeklinde algılamadığı açık, daha ziyade bir sanat gibi görüyor "baştan çıkarmayı". Hatta kitabın tek cümleyle özetini de bu şekilde veriyor: Bir kadının ruhuna düş gibi süzülüp girmek bir sanattır, çıkmak ise bir başyapıt.

Daha önce Kierkegaard okumadım, diğer kitapları da bu kadar felsefi bir dille ve "etik", "estetik" kavramlarını sorgulayarak yazıyorsa özellikle felsefe ile ilgilenenler dışında çok da okuyucusu olduğunu sanmıyorum :). Açıkçasını söylemek gerekirse ben bu eserden biraz sıkıldım, uzun uzun felsefi güzellemeler içeren cümleler ve sık sık mitoloji/İskandinav Edebiyatına yapılan atıflar bir yerden sonra boğucu gelmeye başladı (Roma/Yunan/İskandinav mitolojisine de çok hakim değilim maalesef). Johannes karakteri ise kanaatimde bir erkeğin olamayacağı kadar derin bir karakterdi, yazar bu role bir kadını yakıştırsaydı daha çok sevebilirdim. Ancak varılan bir sonuca da katılmadan edemiyorum; bir erkeğin nezdinde aşk ilişkisi özgürlüğünden (direnişinden) hiçbir şey kaybetmezse uzun süreli olabilir. Bu tür konulara ilgi duyanlar için başucu kitabı, okumalarını tavsiye ederim.

"Her halükarda kadınlar benim için tükenmez bir araştırma konusu ve öyle de kalacak. Bu ilme ihtiyaç duymadığını sanan insan bana göre bu dinyada ne isterse olabilir, fakat bir tek şu olamaz: bir estet. Estetizmin ihtişamlı ve ilahi yanı yalnızca güzel olanla irtibata geçmesi, yalnızca edebiyatla ve cinsilatifle ilgili olmasıdır."