Powered By Blogger

27 Ağustos 2018 Pazartesi

Efsuncu Baba - Hüseyin Rahmi Gürpınar

Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın kalemini çok severim, döneminin İstanbul "sokak" yaşamını ya da "konak" hayatını güçlü gözlem yeteneğini kullanarak hem esprili bir dille aktarır hem de yanlış bulduğu yönlerini eleştirir. Bu kitabında da aynı şekilde batıl inanç ve hurafelerin peşinde koşan insanları Efsuncu Baba lakaplı Ebulfazl Enveri şahsında  ince bir şekilde eleştirmeyi tercih etmiş. Ebulfazl Enveri Bey İstanbul'da Hobyar semtinde simya ve iksir meraklısı bir babanın eğitimi altında güzel bir konakta büyümüş, karısı ve kızı ile yaşayan mirasyedi bir beyefendidir. Babasından sadece para değil, onun bu sıra dışı simya merakını da miras olarak alınca sabah akşam efsun, kehanet, tılsım, yıldız ve fal kitapları ile meşgul olur, hayatının tüm adımlarını yıldız fallarına ve batıl inançlarına göre atar, sağdan soldan topladığı ve çok para vererek aldığı eski kitaplarda yazan efsunlu definelerin peşine düşer. Bir gün yine efsunlu define peşinde iken, Binbirdirek'te kendi hallerinde şarkı söyleyen ve iplik eğirip para kazanmaya çalışan Agop ve Kirkor adındaki Ermeni gençleri ile karşılaşır. Bu gençleri okuduğu define efsanesinde anlatılan defineyi koruyucu Lahur ve Mahur adındaki melekler sanar ve onların da bu saf sofu adam üzerinden menfaat sağlamak üzere melek rolü oynamasıyla birlikte yeni bir define heyecanına beraber atılırlar.
 
Hüseyin Rahmi'nin sofu karakteri üzerinden aktardığı hikayenin anlatımı çok akıcı ve karşılıklı dialoglar şeklinde ilerliyor. Bu tarzıyla ve trajikomik hikayesiyle kitap, Fransız oyun yazarı Moliere'in tarzını anımsatıyor. Bu nedenle midir bilemiyorum, Hüseyin Rahmi kitabın sonunda konuyla alakalı yazdığı birkaç sayfalık didaktik denemesinde Moliere'e de gönderme yapmış ve günümüzde hala rahatlıkla gözlemleyebileceğimiz aldatma/aldatılmaya dair bazı toplumsal konulara eleştiri getirmiş. Bunlardan ayrı olarak Efsuncu Baba'yı okurken öğrendiğim güzel bir konuyu da paylaşmak isterim, 1949 yılında kitabın hikayesi Aydın Arakon'un yönetmenliğinde sinemaya aktarılmış. Ben filmi herhangi bir kaynakta bulup izleyemedim ancak tonton yanaklı Ermeni oyuncu Nubar Terziyan'ın ilk filmiymiş., bulursanız kaçırmayın derim. İyi okumalar & iyi seyirler!
 
"Henüz çooğumuz hayatın özünü anlayamayarak havada saadet, kuyu dibinde cennet arayan, birbirimizden keramet bekleyen, boş şeylere kapılan, vaatlere aldanan saf kimseleriz. Bu dünya henüz büyük komik Moliere çağından üç adım ileri gitmedi. Daima üstadın ebedi komedyanları tekrarlanıp duruyor. Yalnız sahnenin dekorları değişti. Tarzlar başkalaştı. İnsanın mayası hep o maya... Kötüler daha kurnazlaştı. Birbirine zarar verme ilerledi. Fenalık büyüdü."

Not: Daha önce Hüseyin Rahmi'nin Mürebbiye ve Kuyrukluyıldır Altında Bir İzdivaç kitaplarından da bahsetmiştim, okumak isterseniz linklerini paylaşıyorum:

Mürebbiye:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoşgeldiniz :) Yorumlarınız benim için bir kazançtır.