Kitabı uzun süredir iş yerinde stantta satılacaklar arasında gördüm, ben de son okuduğum kitaptan sonra hem eğlenceli olur hem de kafa dağıtır düşüncesiyle geri yerine koymak maksadıyla alıp okudum. Kitabı okurken artık bu tür konulardan çok sıkıldığımı fark ettim. Türk kadını veya onun "evlenme" mevzuunda haddindan fazla espri yapıldı ve artık ne yazık ki kabak tadı vermeye başladı benim için. Aslında bu kitabı okurken bazen eğlendim, bazı esprileri beğendim ancak yazarın tüm kitapta baş karakterin iç sesi ile hep aynı konularda espri yapması artık bir noktada bir an önce kitabı bitirme isteği uyandırdı. Belki filmini izlemişsinizdir ya da bir şekilde kitabın konusu hakkında bilginiz olmuştur. Kitabın ana karakteri otuz yaşına gelmiş, tüm arkadaşları evlenen ancak kendisinin henüz düzenli bir ilişkisi dolayısıyla evlenme ümidi olmayan Efsun. Ailesinin, kız kardeşlerinin ve kuzenlerinin baskısı ile kendi hayatına/ilişkilerine dair davranışlarını gözden geçiren Efsun, yeni ilişkisinde "kendisi gibi" davranmamaya karar verir. Yıllar sonra lise aşkı Sinan ile karşılaşınca anne, anne anne ve kız kardeşlerinin tavsiyelerini uygulamaya koyan Efsun henüz neyi doğru yapıp neyi hata yaptığına karar veremeden bir şeylerin ters gittiğini fark eder. Belki de daha önce yaptığı gibi kendisi gibi davransa daha iyi olacaktır kim bilir.
Kimden esinlenildi bilmiyorum ama Efsun karakterine ısınamadım açıkçası. Kitabın ilk sayfalarında kesinlikle Türk kadınlarından farklı olduğu, evlilik düşünmediği ve hayatını bu şekilde kurguladığından bahsederken, bir anda "evlilik meraklısı" kadına dönüşebilmesi bana aslında hiç de farklı bir kadın olmadığını gösterdi. Bu değişim nasıl bu kadar ani oldu ya da nasıl bu kadar kısa sürede "ne zaman evleniyoruz kız arkadaşı"na dönüştü anlayamadım ben. Ancak bir arkadaşımın benim katılmadığım iddiası vardı, bu roman karakteri onu destekledi: Kadınlar evlilik teklifi alana kadar evlilik istemiyorum der :). Okumak isteyenlere iyi okumalar!
"Türkiye'de kadınların dna'larına kodlanmış olan evlenme saplantısı, ne yazık ki bizim ailede daha yoğun. millete ailesinden genetik miras olarak mavi göz kalır, bize bu evlenme saplantısı kalmış. 'sinek kadar eri olanın dağ kadar feri olurmuş' atasözü, anneannem peyker'in lafıdır. yani o sözü söyleyen ata, bizzat benim anneannem.
Sözün özü, kocan varsa varsın, yoksa da geçmiş olsun. hele ki bir de 30'una gelip de bekâr kaldıysan bu dünyada yatacak yerin yok!"
Kimden esinlenildi bilmiyorum ama Efsun karakterine ısınamadım açıkçası. Kitabın ilk sayfalarında kesinlikle Türk kadınlarından farklı olduğu, evlilik düşünmediği ve hayatını bu şekilde kurguladığından bahsederken, bir anda "evlilik meraklısı" kadına dönüşebilmesi bana aslında hiç de farklı bir kadın olmadığını gösterdi. Bu değişim nasıl bu kadar ani oldu ya da nasıl bu kadar kısa sürede "ne zaman evleniyoruz kız arkadaşı"na dönüştü anlayamadım ben. Ancak bir arkadaşımın benim katılmadığım iddiası vardı, bu roman karakteri onu destekledi: Kadınlar evlilik teklifi alana kadar evlilik istemiyorum der :). Okumak isteyenlere iyi okumalar!
"Türkiye'de kadınların dna'larına kodlanmış olan evlenme saplantısı, ne yazık ki bizim ailede daha yoğun. millete ailesinden genetik miras olarak mavi göz kalır, bize bu evlenme saplantısı kalmış. 'sinek kadar eri olanın dağ kadar feri olurmuş' atasözü, anneannem peyker'in lafıdır. yani o sözü söyleyen ata, bizzat benim anneannem.
Sözün özü, kocan varsa varsın, yoksa da geçmiş olsun. hele ki bir de 30'una gelip de bekâr kaldıysan bu dünyada yatacak yerin yok!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoşgeldiniz :) Yorumlarınız benim için bir kazançtır.