Amin Maalouf sevdiğim yazarlar arasındadır, her yazarın kendi milletinin çocuğu olduğunu kanıtlarcasına doğup büyüdüğü Ortadoğu'yu kitaplarında sıkça konu eder. Konu açısından kendime yakın bulduğum için kitaplarını fırsat buldukça okumaya çalışırım. "Işık Bahçeleri" en sevdiğim eseri olmadı ama kitabı beğendim. Peygamber Mani'yi ve Maniheizm'in doğuşunu anlatan kitap, arkasında özetlendiği gibi "bir karakterin yaşamı üzerinden dünyaya" açılıyor. Bilindiği üzere Maniheizm üçüncü yüzyılda Pers topraklarında doğan ve büyük bir hızla bu coğrafyada yayılan bir din ve günümüzde de az da olsa temsilcileri bulunduğu söylenmektedir. Mani yeni bir din ya da bazılarının deyimi ile felsefi akım başlatırken ışıkla karanlığın ya da iyilikle kötülüğün dualist bilinirciliğine dayanmaktadır, bu nedenle İran topraklarında her zaman var olmuş felsefi mirastan da bolca faydalanmaktadır. Mani kendisine her zaman destek olan ve ilişkilerinin boyutunun asla bilinmediği Denag ve etkisi altına aldığı Kral Şahpur sayesinde ışık öğretilerini yayabildiği kadar yayar. Fikirlerinden ve destekçilerinin sayılarının hızla artmasından olsa gerek sevmeyenlerinin sayısı da artmaktadır. Kral Şahpur'un ölümünden sonra eskisi kadar desteklenmeyen Mani için tehlike çanları da yavaş yavaş çalmaya başlamıştır.
Bu kitabı okumadna önce açıkçası Maniheizm dini hakkında herhangi bir bilgim yoktu, halihazırda da "kurgu roman" gibi bir eseri okuduğum için öğretileri hakkında detaylı bilgi edindiğim söylenemez ancak temelde bir ışık/karanlık çatışmasının bulunduğunu ve çok barışçıl bir din olduğunu söyleyebilirim. Belki de bu sebepten dolayı bu coğrafyada fazla tutunamamıştır. Ancak Alevi/Bektaşilik geleneğinin Mani dininden etkiler barındırdığı da bazı kaynaklarda iddia edilmektedir. Tabi bir teolog bu durumu daha iyi açıklayabilir, ilginiz varsa okumanızı tavsiye ederim.
"...Mani yerden kurumaya yüz tutmuş ama hala yeşil kesik bir dal alıp havada döndürmeye, kırbaç gibi şaklatmaya koyuldu. 'Şu ıslığı dinle! Hava inliyor, çünkü saldırdım ona. Dinlemeyi bilsen ne dediğini duyardın: Şu dünyada daha hafif ol, ayağını vurmadan yürü, sert hareketlerden kaçın, ağaçları da çiçekleri de öldürme. Toprağı işler gibi yap, ama incitme onu, okşa sadece. Ve ötekiler avaz avaz bağırırken dudaklarını oynat, sakın bağırma.'"
Bu kitabı okumadna önce açıkçası Maniheizm dini hakkında herhangi bir bilgim yoktu, halihazırda da "kurgu roman" gibi bir eseri okuduğum için öğretileri hakkında detaylı bilgi edindiğim söylenemez ancak temelde bir ışık/karanlık çatışmasının bulunduğunu ve çok barışçıl bir din olduğunu söyleyebilirim. Belki de bu sebepten dolayı bu coğrafyada fazla tutunamamıştır. Ancak Alevi/Bektaşilik geleneğinin Mani dininden etkiler barındırdığı da bazı kaynaklarda iddia edilmektedir. Tabi bir teolog bu durumu daha iyi açıklayabilir, ilginiz varsa okumanızı tavsiye ederim.
"...Mani yerden kurumaya yüz tutmuş ama hala yeşil kesik bir dal alıp havada döndürmeye, kırbaç gibi şaklatmaya koyuldu. 'Şu ıslığı dinle! Hava inliyor, çünkü saldırdım ona. Dinlemeyi bilsen ne dediğini duyardın: Şu dünyada daha hafif ol, ayağını vurmadan yürü, sert hareketlerden kaçın, ağaçları da çiçekleri de öldürme. Toprağı işler gibi yap, ama incitme onu, okşa sadece. Ve ötekiler avaz avaz bağırırken dudaklarını oynat, sakın bağırma.'"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoşgeldiniz :) Yorumlarınız benim için bir kazançtır.