İlk olarak 2000 yılında yayınlanan bu eser aslında yazarın ölümü sebebiyle tamamlanamamıştır. Yazar kitabının dört bölümden oluşmasını istemiş: "Duruşma", "Yargıç", "Tanık" ve "Sanık". Ancak ömrü vefa etmediği için son bölüm olan "Sanık" bölümünü yazamamış. Bu konuda kitabın arkasında yazan ifadeye katılıyorum, bu durum kitabı "yarım kalmış bir roman" yapmıyor, fakat yine de eksikti. Eski bir hesaplaşmanın, hesap soran şahsın ve olaya tanık olan kişinin hikayesinin anlatıldığı kitapta, hesap sorulan kişi olan ("Sanık") neler düşündüğünü okuyamadığıma ben üzüldüm, keşke kitap bugünlere tamamlanmış olarak gelseydi. Tabi bu kısmı kendi hayal gücüme bırakarak, yazarın çok özgün bir teknik izlediğini ve özgün karakterleri konu aldığını belirtmek isterim (Sanık bölümü yazılamadığı için kitabın en dikkat çekici karakterinin Selim olduğunu söyleyebiliriz). Kitap Osmanlı'nın son dönemlerinde (1907-1922) Manisa civarında bir köyde yaşayan ve yoksul bir ailenin oğlu olan Selim'in yıllar sonra çete üyesi olarak geri dönerek daha önce yanaşmalık yaptığı çiftlik sahibinin oğlu Tokuç Ali'ye eski bir olayın hesabını sormasıyla başlıyor. Kitabın bu girişi oldukça sarsıcı olsa da, devam eden olaylar silsilesi daha farklı bir çerçevede ve daha naif ilerliyor. Çocukluk arkadaşına işkence eden Selim'in ahlaki yapısı ve olaylara verdiği tepkiler ve hayatı algılayış biçimi tüm açıklığıyla okuyucuya açılıyor. Aynı şekilde olaylara tanık olan arkadaşı Kadir'in de yaşantısına bir göz atıyoruz ancak sanığın geçmişi maalesef muallakta kalıyor.
Yusuf Atılgan kitabının adını neden Canistan koydu (ya da sonradan mı bu isimle adlandırıldı) bilmiyorum ancak yazarın kitap için ilk düşündüğü isim "İşkence"ymiş, sanırım bu hikaye için bu ad daha uygun olurdu. Zira içinde anlatılan karakterlerin bir nevi (fiziksel ve psikolojik) işkence yaşadıklarını söylemek mümkün. Bununla beraber kitabın anlatımı oldukça sade olmasına rağmen kurgusunu ve anlatım biçimini beğendim ancak Yusuf Atılgan'ın diğer kitaplarını daha çok beğendiğimi itiraf etmek isterim. Yazarın bu kitabı bana Sabahattin Ali'yi anımsattı ancak Sabahattin Ali'nin gözlemleri daha başarılı kanaatimce.
"...Nerdeyse kardeş gibiydiler. Sonra bir gün Selim hiçbir neden göstermeden bırakıp gitmişti. Onurlu, inatçı bir oğlandı, bir şeyden alınmış olacaktı; Ali'nin yalvarmalarını dinlememiş, üstelik köyden ve anasından da ayrılıp gitmişti."
Yusuf Atılgan - Aylak Adam:
http://mahrem-i-esrar.blogspot.com.tr/2015/03/aylak-adam-yusuf-atlgan.html
Yusuf Atılgan - Anayurt Oteli
http://mahrem-i-esrar.blogspot.com.tr/2013/10/anayurt-oteli-yusuf-atlgan.html
"...Nerdeyse kardeş gibiydiler. Sonra bir gün Selim hiçbir neden göstermeden bırakıp gitmişti. Onurlu, inatçı bir oğlandı, bir şeyden alınmış olacaktı; Ali'nin yalvarmalarını dinlememiş, üstelik köyden ve anasından da ayrılıp gitmişti."
Yusuf Atılgan - Aylak Adam:
http://mahrem-i-esrar.blogspot.com.tr/2015/03/aylak-adam-yusuf-atlgan.html
Yusuf Atılgan - Anayurt Oteli
http://mahrem-i-esrar.blogspot.com.tr/2013/10/anayurt-oteli-yusuf-atlgan.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoşgeldiniz :) Yorumlarınız benim için bir kazançtır.