1880'lerin İzmir'inde geçen bu polisiye kitap tam bir Sherlock Holmes tadındaydı. Hem okuyucuyu sıkmadan rahatlıkla okunabilmesi hem de odak nokta olarak cinayet-katil-dedektif üçlüsünü benimsemesi bende bu izlenimi yarattı. Aslında kitaptaki dedektifin asıl işi ticaret şirketleri hakkında araştırmalar yaparak raporlar hazırlamaktır ancak bölgenin emniyet amiri Cevdet Sami, bir cinayeti çözümlemede herhangi bir ilerleme kaydedemeyince, olayları değerlendirmede başarılı bulduğu arkadaşı Sokratis Eliseos'dan yardım ister. Sokratis Eliseos olayı henüz incelemeye başlamışken, şehirde ikinci bir cinayet işlenir. Maktul dedektifin çocukluk arkadaşı olan bir avukat olunca, Sokratis bu olayları oldukça ciddiye alır. Bundan sonrası hakkında bilgi vermek sizin okuma zevkinizi etkileyebilir o nednele farklı konulara değineceğim. Kitabı pek çok açıdan eleştirsem de, beğendiğim en önemli noktalardan birisi bu dedektifin işleniş tarzıydı. Her ne kadar polisiye bir kitap olsa da, yazar dedektifi şaşırtacak kadar zeki veya üstün nitelikli bir karakter olarak karşımıza çıkarmıyor (zaten asıl işinin araştırmacılık olduğunu söylemiştik). Sokratis kendi halinde bir adam ve her insan gibi bazı hatalar yapıyor. Bu nedenle yazarın bu yaklaşımını biraz sıra dışı buldum ve beğendim. Ancak diğer karakterlerin (birkaç tane Türk karakter vardır) çoğunlukla yabancı olması da eleştirdiğim unsurlardan birisi. İzmir ticaret ve siyaset anlamında ele geçirilmiş gibiydi (avukatlar, doktor ve ticaret adamları, liman çalışanları vb. herkes Rum, Fransız veya farklı millettendi). Belki de doğru bir gözlemdir, bilmiyorum.
Yazar romanda mekanlara önem verdiğini ve İzmir'in eski mekansal yapısı üzerinde durduğunu belirtmiş ancak ben buna pek katılamadım. Kitapta birkaç yer hariç her yer "işhanı", "malikane", "liman", "istasyon", "bağ evi", "Ermeni Mahallesi" vb. olarak geçiyordu ve çok detaylı betimlemeler yapılmamıştı. O nedenle benim aklımda bir şehir silueti oluşmadı okurken ve şu an da İzmir'e dair mekansal bir kazanımım yok maalesef. Konudan bağımsız olarak, kitap bana konu olarak farklı da olsa, eski İzmir'i anlatması dolayısıyla Rum yazar Mara Meimaridi'nin "İzmir Büyücüleri" kitabını anımsattı.
"Sokratis Eliseos özel dedektifti. Avrupa'daki şirketlerin ticaret yapmak istedikleri İzmirli tüccarlar hakkında gizli araştırmalar yapar, borcunu ödemeden ortadan kaybolan işadamlarının peşlerine takılır, sahtekârlık olaylarıyla uğraşırdı. Cevdet Sami'yle beş yıldan beri tanışıyordu. İncelediği esrarengiz olayları çözmek için serkomiserin görev yaptığı karakola sık sık gider, ondan bilgiler alırdı. Polisin de ona danıştığı konular olurdu. Ancak Cevdet Sami, ilk kez bir cinayet olayında yardımını istemişti."
Yazar romanda mekanlara önem verdiğini ve İzmir'in eski mekansal yapısı üzerinde durduğunu belirtmiş ancak ben buna pek katılamadım. Kitapta birkaç yer hariç her yer "işhanı", "malikane", "liman", "istasyon", "bağ evi", "Ermeni Mahallesi" vb. olarak geçiyordu ve çok detaylı betimlemeler yapılmamıştı. O nedenle benim aklımda bir şehir silueti oluşmadı okurken ve şu an da İzmir'e dair mekansal bir kazanımım yok maalesef. Konudan bağımsız olarak, kitap bana konu olarak farklı da olsa, eski İzmir'i anlatması dolayısıyla Rum yazar Mara Meimaridi'nin "İzmir Büyücüleri" kitabını anımsattı.
"Sokratis Eliseos özel dedektifti. Avrupa'daki şirketlerin ticaret yapmak istedikleri İzmirli tüccarlar hakkında gizli araştırmalar yapar, borcunu ödemeden ortadan kaybolan işadamlarının peşlerine takılır, sahtekârlık olaylarıyla uğraşırdı. Cevdet Sami'yle beş yıldan beri tanışıyordu. İncelediği esrarengiz olayları çözmek için serkomiserin görev yaptığı karakola sık sık gider, ondan bilgiler alırdı. Polisin de ona danıştığı konular olurdu. Ancak Cevdet Sami, ilk kez bir cinayet olayında yardımını istemişti."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoşgeldiniz :) Yorumlarınız benim için bir kazançtır.