Bugün itibariyle gündemde olmasa da, geçtiğimiz aylarda Türkiye'de tartışılan bir konuya yaklaşık iki yüz yıl önce yapılmış ince bir eleştiri sunuyor Victor Hugo. Kitabın 1829 yılında yazıldığını göz önüne aldığımızda, Fransız toplumunun ideolojik ve siyasal anlamda bizden ne kadar ilerde olduğu anlaşılacaktır (ya da başarılı aydınlar yetiştirdiğinin). Tabi Victor Hugo bu kitabı ilk yayınladığında toplumun bir kesiminin muhalefetiyle karşılaşmış, bu durumu da kitabın yeni baskılarına eklediği önsöz ve trajedi ile eleştirmiştir. Victor Hugo'nun ölümsüz eserlerin birisi olarak kabul edilen roman bir çırpıda okunan yalın bir eserdir. Birinci tekil ağızdan yazılan ilk kitaplardan birisi olan Bir İdam Mahkumunun Son Günü'de konunun tamamı bir suçlunun işlediği bir suç yüzünden idam cezasına çarptırıldıktan sonra cezanın infazına kadar geçen sürede hissettikleri üzerine kuruludur. İdam cezasına çarptırılan adamın kendi bakış açısından hezeyanlarının anlatıldığı eserde kahramanın adı okuyucuya açıklanmamaktadır. Kitap, öleceği günü bilerek yaşamak ne demektir, geride bıraktıklarının ne halde olacaklarını tahmin etmek, imkansız da olsa bir mucize beklemek ve en küçük bir ümide bile tutunmak ne demektir iliklerinize kadar hissettirmektedir. İdamı izlemeye gelen halkın da bu olaya sanki eğlenceli bir tiyatro varmış gibi ilgi göstermeleri de ayrı bir farkındalık olarak sunulmuştur. Victor Hugo'nun bu sahneyi bizzat yaşadığı başka bir idam cezasında yaşadıklarından esinlenerek anlattığı iddia edilmektedir, ancak halkın bu aymazlığı hepinize tanıdık gelmiyor mu?
Victor Hugo eserde suçun ne olduğunun üzerinde durmuyor, zira verdiği mesaj çok açık: Suçun ne önemi var? İdam cezasının trajik ve saçma yönlerini eleştiren yazar hiçbir suçun cezasının "giyotin" olmaması gerektiğini yaşama hakkı çerçevesinde anlatmaya çalışmış. Peki roman bir bahtsızın son sözleri mi yoksa bu talihsiz insanlar karşılaşan bir filozofun idam düşüncesinden kurtulma yolu mu? İşte Victor Hugo bunu cevaplamadan bu kararı okuyucuya bırakmış. Başarılı bir iç monolog örneği sunan bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. İyi okumalar!
"Eskiden haftaların yıllar gibi geçtiğini hissettiğim için böyle diyorum, diğerleri gibi sıradan bir insandım. Her günün, her saatin, her dakikanın ayrı bir düşüncesi vardı; genç ve girişken zihnim beni eğlendirmek için bitmek tükenmek bilmeyen fantezilerini peş peşe, düzensizce önüme yuvarlamaktan keyif alır, hayatın o kaba ve ince kumaşını işlemelerle süslerdi.... Hayal gücüm hep bir şenliğin coşkusu içindeydi; istediğimi düşünebilmekte özgürdüm. Şimdi tutsağım....Tek düşüncem, tek inancım, tek gerçekliğim var: Ölüm cezası!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoşgeldiniz :) Yorumlarınız benim için bir kazançtır.